Ahali Bu İşin Sonu Nereye Gidiyor?

Abone Ol

Türkiye'de gündem son derece hareketli Hemen her gün yeni bir şokla güne uyanmanız mümkün.
Bir tarafta terörle elebaşısı Abdullah Öcalan'a özgürlük verilerek terörün bitirilme girişimleri, diğer tarafta kayyumlar.
Öte yandan, belki de en önemli gündem maddelerimizden ekonomik kriz.
Böylesi bir süreç doğal olarak biz gazetecilere de epey bir malzeme veriyor.

***

Her şey ekim ayında MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan ile ilgili çıkışıyla başladı.
Bahçeli, Öcalan'ın meclise davet ederek terörü bitiren ve PKK'nın lağvedildiğini duyuran bir açıklama yapmasını istedi. Ardından da kendisine ev hapsi verilmesi noktasında görüşlerini dile getirdi.
Bahçeli'nin bu çıkışı doğal olarak büyük bir şok etkisi yarattı. Çünkü kimse MHP gibi milliyetçi bir partiden böyle bir çıkış beklemiyordu.
Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından sonra DEM Parti heyeti ile önce İmralı arasında, ardından da TBMM'deki siyasi partiler arasında görüşme trafiği başladı.
Sürece ilişkin kimse net bir açıklama yapmadığı için neyi nasıl olduğunu inanın bilemiyoruz. Merak etmiyor da değiliz.
Muhtemelen şubat ayından itibaren bu konuda daha somut açıklamalar duyabiliriz.
Yeni açılım demişken, süreçte yaşanan bazı garabetleri de vurgulamadan geçmemek gerekiyor.
Hatırlayacağınız üzere Ahmet Türk, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden terörle iltisaklı olduğu iddiasıyla alındı. Belediyeye de kayyum atandı.
Aynı Ahmet Türk bugün DEM Parti heyeti ile birlikte yeni açılım sürecini yürüten isimlerden biri. Yani tam bir bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumu söz konusu.
Madem terörle iltisaklı, neden görevden alındıktan sonra muteber kişi haline getirildi?
Hakkında neden işlem yapılmadı? Sizce de garip değil mi?
Üstelik bu, Ahmet Türk'ün ilk görevden alınışı da değil. Böyle giderse kendisi, zamanında 8 kez görevden alınıp 9 kez göreve getirilen kaymakamlar gibi olacak!
Hükümetin açılım süreci yürütülürken DEM Partili başka belediyelere de kayyum ataması ayrı bir komedi değil mi?

***

Kayyum demişken, CHP'li belediyelere yönelik kıskacı da unutmamak gerekir.
Bir süredir AK Parti hükümeti, CHP'li belediyelerin adeta iş yapmaması için çok ilginç yöntemlere başvuruyor. SGK alacaklarının tahsil süreci bunlardan biri.
Yetmiyormuş gibi şimdi de yolsuzluk iddialarıyla bazı belediyelere ilişkin adımlar atmaya başladı.
Beşiktaş belediye başkanı ve çok sayıda yakınındaki isim, yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alındı.
Tamam yolsuzluk yapanın yanına kar kalmamalı, cezasını çekmeli. Ancak burada parti ayrımı da yapılmamalı.
Hatırlarsanız bundan 7-8 yıl önce bazı AK Partili büyükşehir belediye başkanları görevlerinden alınmıştı. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla.
Gerekçelerini hiç kimse bilmiyor. Kimilerine göre o isimler FETÖ'ye yakın belediye başkanlarıydı kimilerine göre de yolsuzluk yapmışlardı.
Yani ne olur ne olursa olsun ortada bir suç vardı. Ancak o belediye başkanları, sırf AK Partili oldukları için herhangi bir soruşturmaya veya yargı sürecine uğramadı.
Hükümet bu konuda samimi olmalıydı. Yolsuzluk yapan kim varsa üstüne gidilmeli, sorumlular cezalarını çekmeliydi.
AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti veya DEM Parti fark etmez. Yolsuzluk yolsuzluktur, yapan cezasını çekmelidir.

**

Yeni açılım süreci, iktidar-muhalefet çekişmesi için de ekonomik krizi de unutmayalım.
2024'teki yerel seçim sürecinde emeklileri yok saydığı için AK Parti deyim yerindeyse bu kesim tarafından adeta cezalandırılmıştı. Emeklilerin açlık sınırına mahkum edilmesi, birçok belediyenin CHP'ye geçmesine neden olmuştu.
9 ay önce adeta cezalandırılan AK Parti'nin bu kez emekliler için ciddi bir ekonomik düzeltme yapmasını bekliyordum. Ama herkesi şaşırtarak mevcut enflasyon üzerinden emeklilere zam yapmayı tercih etti.
Bu kez refah payı bile verilmedi.
Bugün en düşük emekli maaşı 15 bin lirayı bile geçmiyor. Açlık sınırının çok çok altında.
Bu parayla nasıl geçinilecek açıkçası merak ediyorum... AK Parti'nin emekleri neden yok saydığını da...
Bir de çalışanları ilgilendiren asgari ücret var ki orası tam bir fecat.
Yeni yılda asgari ücret 22 bin lira olarak belirlendi. Muhtemelen yıl içinde de zam yapılmayacak.
Daha şimdiden asgari ücret, çalışanların cebine girmeden erimeye başladı. Çünkü çarşı pazardaki birçok ürün zam yedi. Etiketler her gün değişiyor, değişmeye de devam edecek.
Asgari ücretliler için 2025 yılı bir önceki yıldan daha zorlu geçecek gibi görünüyor.
Oysa Türkiye'nin öz kaynakları; hem emeklileri hem de asgari ücretleri insani standartların üzerinde yaşatabilecek seviyede.
Ama gelin görün ki bu iki kesim kesimin yüzü yıllardır gülmüyor. Açıkçası merak ediyorum ne zaman gülecek.
Saçma sapan projelere kaynak bulanlar söz konusu emekli ve asgari ücretli oldumu bir anda cimrileşiyor.
Yazık değil mi bu kadar insana.
Emeklerinin hakkını ne zaman alacaklar? Hükümet bu insanları ne zaman görecek merak ediyorum doğrusu.