Geçen hafta perşembe günü ilk köşe yazım yayımlandı. Pek ihtimal vermemiştim, ancak köşe yazımı annem de okumuş. Beni tebrik etmek için aradığında, ilk cümlesi şu oldu: "Aman kızım, geleceğini etkileyecek bir şey yazma!". Canım annem... Ses tonu çok telaşlı ve bir o kadar da heyecan doluydu.
Annemi telaşlandıracak ya da korkutacak bir şey söylemeden, “Sen merak etme!” diyerek telefonu kapattım. Tabii, bütün gün söylediği o cümle kafamda döndü durdu.
Aslında bir telaş kaplamıştı içimi. Belki de bir korku. Neyin korkusu peki? Gerçekten yazdıklarımın ya da yazacaklarımın geleceğimi etkilemesi mi? Hayır! Kalemden korksaydık, yazar olmaya girişmezdik!
Annem, gördüklerinden, yaşananlardan ve okuduklarından nasılda telaşlanmışsa, kendince beni uyararak korumaya çalışıyor olmalıydı. Ancak annem bir şeyi göz ardı etmişti: Burası Türkiye Cumhuriyeti! Ve biz, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşıyoruz!
Yoksa biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin; insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu bilmiyor muyuz? (1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası- Madde 2)
Bugün matematiği bir kenara bırakarak, herkesin yaptığını yapıp- yani kendi işimi yapmayıp- hukukçuluk yapacağım. Türk milleti olarak üzerimize düşmeyeni yapmayı severiz!
Ne de olsa herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple ve amaçla olursa olsun, kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. (1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası- Madde 25)
Ayrıca herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. (982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası- Madde 10)
Hal böyle olunca da matematikçi neden birazda hukukçuluk yapmasın?
Haklının haksız olduğu, doğruya doğru demeye korktuğumuz şu devirde, hukukçuluk sadece hukuk okuyanın değil, her Türk vatandaşının işidir.
Hukuk devleti ve demokrasi anlayışını ‘Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Bu egemenliği millet adına kullanacak olanlar yalnız ve ancak milletin kendisidir.’ diyen bir babanın evlatları, haklarını gözetemez ve fikirlerini özgürce dile getiremez durumda.
Doymadık mı bunca haksızlığa? Doymadık mı yalana, iki yüzlülüğe, korkaklığa...
Uyan Ey Türk Gençliği! Birinci vazifenin; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olduğunu hatırla...