BARIŞ HALKIN KAVGASIDIR

Abone Ol

Bugün 1 Eylül. Ciddi bir ekonomik krizle boğuştuğumuz ve siyaseten her gün yeni krizlere uyandığımız bir süreçte unutmuş olabiliriz…

Ama; Bugün takvimde yalnızca bir tarih değil; insanlığın en karanlık günlerinden sonra yükselen bir çığlık: Dünya Barış Günü.

O halde soralım kendimize: Barış, yalnızca bir günün sloganı mı, yoksa halkların alın teriyle, bedeliyle yaratacağı gerçek bir gelecek mi?

***

Savaşları çıkartanlar hep aynı: sermayenin efendileri, iktidar hırsıyla gözleri dönmüş generaller, kan üzerinden hesap yapan devletler. Yani karşı cephede değişen bir şey yok…

Ya bu tarafta…

Yıkımı yaşayanlar ise hep biziz: işçiler, emekçiler, yoksullar, kadınlar, çocuklar. Bombaların altında ezilen yoksul halklar… Cepheye sürülen gençler…

Mezarlıklara taşan yoksunluk ve gözyaşı… Barış, onların saraylarında alınan kararlarla değil; sokaklarda yükselen emekçinin yumruğunda, halkların kardeşçe buluşmasında filizlenir.

***

Unutmayalım: Barış, düzenin efendilerinin bize vereceği bir armağan değildir.

Barış, onların sömürü çarklarını kırdığımızda, halkların kardeşliğini kurduğumuzda gerçeğe dönüşür.

Barış; işçinin alın terinde, köylünün emeğinde, gençliğin isyanında, kadınların direnişinde büyür. Barış istemek, susmak değildir.

Barış istemek, emperyalizme, sömürüye, faşizme karşı yumruğunu kaldırmaktır. Çünkü gerçek barış, ancak eşitlik ve özgürlükle mümkündür.

***

1 Eylül’de bize düşen görev, boş nutukları dinlemek değil; yüreğimizi birbirimize açmaktır. Türk, Kürt, Arap, Laz, Ermeni…

Hepsi aynı sofranın misafiri, aynı türkünün sözleridir. Barış, halkların kardeşliğinde, omuz omuza yürüyüşünde ete kemiğe bürünür.

Bugün barışı anmak değil; barışı kazanmak için ayağa kalkma günüdür. Çünkü barış; yalnızca bir düş değil, devrimci bir zorunluluktur.