10 Ekim sabahıydı.
Ankara’nın göğü mavi değildi o gün. Barışın türkülerini taşımak için toplanan binlerce yürek, bir anda ateşin, dumanın, çığlıkların içinde kaldı.
O sabah, ellerinde karanfil olanlar vuruldu.
O sabah, “Savaşa inat, barış hemen şimdi!” diyenler susturulmak istendi.
Ama olmadı. Çünkü barış isteyenlerin sesi ölmez.
Ankara Garı’nın merdivenlerinde kanla yazılan o tarih, bu ülkenin kara kutusudur.
Orada yalnız insanlar ölmedi; orada devletin ihmali, körlüğü, sessizliği de açığa çıktı.
Patlamadan sonra koşarak gelen ambulanslar yoktu, ama siren seslerinin yerini öfke, acı ve dayanışma aldı.
Birileri “unutalım” dedi.
Ama biz unutmadık.
Çünkü unutanlar, aynı karanlığın yeniden büyümesine izin verir.
*
10 Ekim, bir terör saldırısından öte, bu topraklarda barış fikrine yapılan bir suikasttır.
Ve biliyoruz: O suikastın arkasında sadece bombayı patlatan eller değil, yıllardır halkları birbirine düşüren, emeği ucuzlatan, savaşı kâr aracı haline getiren sistem var.
O sistemin adı kapitalizmdir, o sistemin bekçisi emperyalizmdir, o sistemin dili nefrettir.
Barış diyenleri hedef alırlar çünkü barış, onların çıkarına aykırıdır.
Çünkü barış demek, silahların değil emeğin konuşmasıdır.
Çünkü barış demek, sömürünün değil dayanışmanın büyümesidir.
Deniz Gezmiş, “Yaşasın halkların kardeşliği!” diye haykırmıştı darağacında.
O kardeşlik 10 Ekim’de Ankara Garı’nda yan yana yürüyen, Türk’ün, Kürt’ün, Alevi’nin, işçinin, öğrencinin kalbinde yeniden doğmuştu.
Ama o kalbi hedef aldılar.
Çünkü o kalp korkutuyordu; o kalp, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyordu.
Ve şimdi, yıllar geçti.
Karanfil bıraktığımız yerde hâlâ gökyüzüne yükselen bir söz var:
“Biz oradaydık, unutmadık, affetmeyeceğiz!”
*
Bugün o katliamın üzerinden yıllar geçti ama hesap sorulmadı.
Gerçek failler dokunulmaz, sorumlular koltuklarında.
Ama biz biliyoruz: Tarih adaleti er geç getirir.
Halkın hafızası, hiçbir arşivden silinmez.
10 Ekim, yalnızca yas günü değildir.
10 Ekim, mücadele günüdür.
Barış diyenlerin, emeğin yanında yürüyenlerin, halkların kardeşliği için haykıranların günüdür.
Ve biz yine söylüyoruz:
Bir avuç karanlık, bir halkın umudunu boğamaz.
Barışın kalbini vurdular, ama susturamadılar.
Çünkü o kalp, hâlâ atıyor.
Her meydanda, her direnişte, her karanfile can veriyor.