Su moleküllerinin bu denli kısa sürede farklı bir kristal düzene geçmesini sağlamak için elmas örs hücreleri (Diamond Anvil Cells - DAC) kullanıldı. Süreci görüntülemek adına Avrupa Serbest Elektron X-Işını Lazeri (XFEL) ve PETRA III gibi ileri düzey X-ışını tesislerinden yararlanıldı. XFEL, suyun dönüşümünü adeta mikrosaniyelik karelerle kaydederek bilim insanlarının bu geçişi detaylı biçimde analiz etmesini sağladı.
PETRA III ile yapılan analizde, Ice XXI’in dörtgen bir kristal yapıya sahip olduğu ve her birim hücresinde tam 152 su molekülü bulunduğu ortaya kondu. Bu yeni faz, “metastabil” yani kararsız olsa da yüksek basınç ve oda sıcaklığında varlık gösterebiliyor.
KRISS araştırmacıları, bu bulgunun yalnızca fiziksel kimya açısından değil, gezegen bilimleri için de büyük önem taşıdığını vurguladı. Özellikle Neptün, Uranüs ve Jüpiter’in buzlu uydularındaki iç yapıların anlaşılmasında bu yeni buz formunun önemli ipuçları verebileceği belirtiliyor.
Araştırmanın ortak yazarlarından Rachel Husband, “Bu keşif, yüksek sıcaklık ve basınçta oluşabilecek yeni metastabil buz fazlarının varlığına işaret ediyor. Ice XXI, buzlu uyduların yapısı hakkında daha önce ulaşamadığımız bilgilere ulaşmamıza yardımcı olabilir” dedi.
Ice XXI’in keşfi, evrendeki suyun davranış biçimleri hakkında yepyeni araştırmaların da önünü açacak gibi görünüyor.






