Kocaeli Çıraklık ve Staj Sigortası Mağdurları Derneği Başkanı Beyhan Ünal gazetemizi ziyaret ederek açıklamalarda bulundu. Beyhan, Çıraklık Eğitim Merkezi’nde eğitim alırken bir parmağını kaybettiğini belirterek şunları söyledi: “Bizler Çırak ve Stajyer Mağdurları olarak 3308 zorunlu meslek eğitimde çalışmış ve çalıştıklarımızın karşılığı ne yazık ki sadece iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla beraber sigortalı oldukları için, uzun vadeli sigorta, yaşlılık ve emeklilik primleri esas alınmayan vatandaşlarız. Bu grup bir nevi kaçak veya sahte sigortayla çalışmış kişilerdir. Aynı zamanda bu grupta çeşitli eğitim alanları var, çıraklık ve meslek liseleri olarak ikiye ayrılabilir.

“’BU BELGELERE İHTİYACIN VAR’ DEDİLER”

Çıraklık modelleri biraz daha farklı. Sanayide bir atölyede çalışma hayatıyla başlıyor. Yani çeşitli nedenlerle okuyamayan ve yahut da maddi durumundan dolayı okula gidip kayıt yaptıramayan kişi, ailesine katkı da bulunabilmek için sanayide çalışmaya başlıyor. Bu çalışma sürecinde Çıraklık Eğitim Merkezi’nden gelen bir öğretmen, çocuğu okula davet ediyor. Ustasıyla görüşüyor ve diyor ki ‘Sen bu çocuğu haftanın sadece 1 günü okula gönder, bunun sigortasını devlet karşılasın”. Bunun karşılığında çocuğa cazip gelecek şeyler söyleniyor. Mesela ‘Sen kesinlikle bu eğitim merkezine gelmelisin, işinle ilgili çeşitli eğitimler alarak, teknik resim öğrenerek, belgeler alacaksın. Ayrıca ileride de bu mesleği devam ettirebilmen için Kalfalık, Ustalık Belgelerine ihtiyacın var’ gibi sözler sarf ediliyor.

“’SEN ÖĞRENCİSİN’ DENİLEREK ÜSTÜ KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR”

Bu süreç başladıktan sonra çocuğun sigortası başlıyor ve çocuğa bir sigorta kartı veriyorlar. Çıraklık Eğitim Merkezi süreci boyunca bazı bölümler 3 yıl, bazıları 4 yıl, bazıları ise 5 yıl boyunca eğitime devam edilir. Burada yaklaşık bin gün çalıştığınız atölyede gününüzü dolduruyorsunuz, 90-100 gün civarında da okula gidiyorsunuz. Fakat iş yerinde çalıştığınız bin gün, devlet tarafından teyit edilmiyor ve sayılmıyor ve sigorta girişi tarihiniz de hiçbir şekilde esas alınmıyor. Ayrıca 100 gün gittiği okulda da ‘Sen öğrencisin’ denilerek üstü kapatılmaya çalışılıyor.

“OKUMANIN KARŞILIĞINI CEZA OLARAK ÇEKİYORUZ”
Bizimle birlikte aynı yaş grubunda olan ama çeşitli nedenlerle Çıraklık Eğitim Merkezi’ne gidemeyen arkadaşlarımız, sigortalı bir işe girip çalıştığı için onlar bugün özlük haklarını almış durumdalar. Bizler ise okumanın karşılığını ceza olarak çekiyoruz. Mesela benim sigorta girişim esasen 1995 yılında fakat bu geçerli sayılmıyor, şu dönemde 1999 yılı ve öncesinde sigortası yapılan herkes emekli oldu ama ben olamıyorum.

“SENİN SİGORTAN OLACAK DİYE BENİ EĞİTİME ÇAPIRDILAR”

Biz şimdi diyoruz ki ‘Bizler devlet tarafından Çıraklık Eğitim Merkezi’ne eğitim için çağrılmasaydım zaten çalıştığım atölyede sigortalı olacaktım. Ona keza devlet beni bu Çıraklık Eğitim Merkezi’ne ‘Senin sigortan olacak, eğitim merkezi senin sigortanı yapacak’ diyerek beni aldı ama sonuç olarak beni öğrenci olarak kabul etti ve eğitim sonucunda da bana verdiği Kalfalık Belgesi’nin hiçbir karşılığı olmadığını öğrendik. Kalfalık Belgesi’nden sonra Ustalık Belgesi alınması gerekiyor dediler, onu da aldık. Vatandaşın bu belgelerle ne devlet dairesinde ne özel sektörde herhangi bir işe girmesi mümkün değil. Tüm bu süreçlerden sonra Usta Öğreticilik Belgesi alıyorsunuz. Yani toplamda 7.5 yıllık bir süreci sadece bu belgeleri almak için uğraşıyorsunuz ama bunların karşılığı bir Ortaokul Diploması bile değil.

“YAPTIĞIMIZ İŞİN HİÇBİR TÜRLÜ KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ”
Usta Öğreticilik Belgesi olmayanların dükkan açamayacağını söylüyorlardı ama maalesef bunun da bir karşılığının olmadığını öğrendik. Türkiye’de zaten herkes her işi yapabiliyor bunun maliyede bir engellemesi yok, ticaret odalarında engellemesi var. Yani bu insanlar ne sigorta hakları kapsamında korunmuş ne de vergisel anlamda korunmuşlar. Yaptığımız işin hiçbir türlü karşılığını alamıyoruz.

“BİZLER MESEM’DE HAKLARI YENEN ÇOCUKLARI DA SAVUNUYORUZ”

Birde bunun meslek liseleri tarafı var. Bu arkadaşlarımızın bizden avantajlı kısmı şu; en azından diploma sahibi olabiliyorlar. Onlar da okulun son bir yılında staj yapıyorlar. Staj yaptıkları sürelerde tıpkı çıraklar gibi sigorta kartlarını alıyorlar. Aynı iş yerlerinde diğer elemanlar nasıl çalışıyorlarsa onlar da o şekilde çalışıyor ama sigorta konusunda bir eşitsizlik yaşıyorlar. Ucuz iş gücü yaratıyor yani. Bu tamamen bir kandırmaca, özellikle düzenlenmiş bir kanun. Yani biz şuan hem kendi mağduriyetimizi hem de MESEM’de hakları yenen çocukları savunuyoruz.

“ÇIRAKLIK EĞİTİM MERKEZİ’NDE BİR PARMAĞIMI KAYBETTİM”

Bizim, devletten talebimiz şu; Tamam bu bir şekilde oldu ama en azından bize borçlanma hakkı ver. Bizler okuyarak mı suç işledik? Bu devletin kalkınmasında, gelişmesinde rol oynadık, eğitimler aldık. Ben bir parmağımı Çıraklık Eğitim Merkezi’nde okurken kaybettim. Bu parmak okulda kalem tıraşla kesilmedi, bu parmak 15-16 yaşındaki bir çocuğun eğitim alırken, makinada alın teri dökerken kaybettiği bir parmak. Biz de diyoruz ki, kaybettiğimiz parmağımız, yaşayamadığımız gençliğimiz, verdiğimiz emek zayi olmasın.

“DEVLET VE İŞ DÜNYASI BİR ARAYA GELİP, ÇÖZÜM BULMALI”

Devlet esasen burada doğru bir uygulama da yapmış, yanlış demiyoruz. Devlet burada bu uygulamayı yapmasaydı bugüne kadar yetişen elemanların yarısı anca yetişirdi fakat bu çocuklar sigorta haksızlığına uğramışlar. Burada sosyal haklar neticesinde de bir düzenleme yapmak lazım. Sanayide yağın kirin pasın içinde çalışan ter döken evlamız, bir AVM’de çalışıyor olsa hem asgari ücret alacak hem de sigortası olacak. Sen eğer sanayide üreten, çalışan, emek veren kişiyi sen koruyup kollamadın mı ne olur? Bu adamın meslek sahibi olması mümkün değil. Aslında devletle özel sektörün bir araya gelip bu işe bir çözüm bulması gerekiyor. "

Muhabir: Bilge Murat Şenol