5 Aralık 1934... Cumhuriyet tarihimizin en onurlu kazanımlarından biri, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasa Meclis'ten geçti. Avrupa'nın pek çok ülkesinden önce bu hakkı elde eden kadınlarımız için bu tarih bir gurur vesilesidir. Ancak bugün, bu gururun gölgesinde utancın çığlığı yankılanıyor: Kadın cinayetleri.
Bugün, 2025 yılının son ayına girmiş bulunuyoruz. Takvimler 5 Aralık'ı gösteriyor ve yılın ilk gününden bu yana tam 421 kadın cinayete kurban gitti.
2024'te 453 kadın, 2023'te 419 kadın...
Son üç yılda tam 1.293 kadın, erkek şiddetinin kurbanı oldu. Günde ortalama neredeyse 4 kadın öldürülüyor.
Bu rakamlar sadece istatistik değil; her biri bir hayat, bir anne, bir evlat, bir eş, bir kardeş. Binlerce çocuk, annesiz kaldı...
Sevgili olmak istemedi diye öldürülen var, boşanmak istediği için canı alınan var. Kıskandı diye vurulan, boğulan, yakılan kadınlar var. Bu bir şiddet sorunu değil sadece; bu, kadını insan olarak görmeyen, onu mülk sayan, yaşama hakkını kendinde bulan çarpık zihniyetin sonucudur.
Sert olacağız, çünkü bu cinayetler karşısında "bir kişi daha eksilmeyelim" demek yetmiyor artık. Bu bir kadın kıyımı, bu bir insanlık suçudur. Yıllardır aynı manşette aynı çığlık: "Bir kadın daha öldürüldü." Ne zaman "bir kişi daha kurtarıldı" diyecek bu toplum?
Kadının değeri nerede kaldı? Hepimizin annesi var, kardeşi var, eşi var, kızı var. Bu sözleri sadece taziye cümlelerinde hatırlamayalım. Kadın, sadece yakınımız olduğu için değil, birey olduğu için de yaşama hakkına sahiptir. Bizim onu korumamız değil, onun zaten korkusuzca yaşıyor olması gerekir. Hukukun, adaletin, devletin görevi budur.
Ortalama günde 4 kadının öldürüldüğü bir ülkede, "kadın hakları günü" kutlaması trajikomik bir hal alıyor. Kutlama değil, hesap sorma günü olmalı bu tarih. Her yeni cinayet, her yeni haber, yetkililerin omuzlarına yeni bir sorumluluk yüklüyor.
Kadın cinayetlerini dürtü ile, anlık öfke ile açıklamak, suçluları hafifletmektir. Katillere iyi hal indirimi, tahrik indirimi sunmak ise adeta yeni suçların davetiyesidir. Bu şiddeti engellemenin yolu, caydırıcı cezalardan, koruyucu politikalardan ve öğretici eğitimden geçer.
Kadınlar sadece 5 Aralık ve 8 Mart'ta hatırlanmayacak kadar büyüktür.
Bu topraklarda her yeni sabah, bir annenin, bir kızın, bir kadının daha yaşamda kalmasının mucizesiyle doğuyor. Şimdi bu mucizeleri tesadüfe bırakmamak için, susan değil konuşan, göz yuman değil harekete geçen bir toplum olma zamanı. Çünkü bir gün daha geç olmadan, yaşama sahip çıkmak boynumuzun borcudur!
Şimdi soruyorum size katil öldüren mi yoksa kadınlarımızı koruyamayanlar mı?