Cevizin Kurdu İçindedir: Zehirli Duygular ve Panzehirleri

Abone Ol

Duygular; insan olmamızın parçası olan duygular… Sevgi, kıskançlık, korku, öfke, utanç, huzur, mutluluk gibi, bizleri motive eden ya da engelleyen, en güçlü tetikleyicilerimiz olan duygular…

Doğamız gereği tüm duyguları deneyimleriz. Çocuklarımıza duyduğumuz koşulsuz sevgi, birisinin hayatına dokunarak ona yardımcı olmanın verdiği huzur,  deniz kenarında değer verdiğimiz,  sevdiğimiz kişiyle yaptığımız yürüyüşün ve içten bir sohbetin bize hissettirdiği mutluluk gibi duygular kendimizi iyi hissettirir. Yaşam enerjimize iyi gelen tüm duygular, bizi güçlü tutar.

Kendimizi iyi hissettiren duygularımız olduğu gibi aynı zamanda bizi zorlayan, rahatsız eden, uykularımıza mal olan duyguları da içimizde taşırız. Bu da insan olmamızın sonucunda koşulsuz kabul edeceğimiz bir gerçektir. Değer verdiğimiz kişi bize daha az zaman ayırdığında onu kaybetmekten korkmamız, kuralsız sürücülerin trafikte bizi tehlikeye attığında yaşadığımız kızgınlık, bizi inciten bir olayı unutamayıp olaya sebep olduğunu düşündüğümüz kişi ya da kişilere karşı duyduğumuz kin… Kendimizi kötü hissettiren duygular, hepimizin hayatında.

Yaşadığımız deneyimler birbirine benzese de bizi birbirimizden ayıran kod, yaşadığımız olaylar ya da durumlar karşısında duygularımızı bastırma, yansıtma ya da doğru şekilde yönetme becerimizde gizlidir.

Aile, iş veya sosyal çevremizde kendi duruşumuzu betimlemek için duygusal olgunluğumuzu,  hangi tetikleyicilere karşı hassas olduğumuzu ve zayıf yönlerimizi bilmemiz önemlidir. Sabırsız olduğumuzda, güvensiz hissettiğimizde, özetle stresi yönetemediğimiz anlarda verdiğimiz tepkiler bizi istemediğimiz durumlara sokabilir. O zaman içimiz sıkılır, yorgunluk duyar, kalbimiz çarpar, başımız ağrır, uykusuzluk çeker, en sonunda etkisi altına girerek kurtulamadığımız bu duygular yüzünden zehirlendiğimizi hissederiz. Bir müddet sonra bu duygularla baş edemediğimizde de sağlık sorunları bizi kapıda bekler.

Duygularımız Bizi Nasıl Zehirler?

Duygular… Özellikle yoğun olarak hissedilen ve kontrolü elimizden alan duygular… Mesele, bu duyguları hissetmemizde, yaşamamızda değildir. Mesele, duygularımızı doğru yönetebilmemizdedir.

Öfke, insan doğasının temelinde olan duygusal tepkilerden biridir. Hakkımızın verilmediğini düşündüğümüzde, engellendiğimizde ya da tehdit olarak algıladığımız durumlarda kontrolü kaybettiğimizde ortaya çıkan öfke, ilişkilerimizi ve ruh sağlığımızı bozar. Öfkemizin nedenini anlamaya odaklandığımızda, hemen tepki vermek yerine kendimize biraz zaman tanıyarak daha sakin ve sabırlı kalarak öfkemizi kontrol altına alabiliriz. Böylece duygusal zekâmızı geliştirirken daha sağlıklı ilişkiler kurma yolunda ilerleyebiliriz.

Kıskançlık, hepimizin zaman zaman yaşadığı duygulardan biridir. Kıskançlık hissettiğimiz durumlarda, mutsuzluğa kapılmak yerine bakış açımızı kendimize çevirip, sahip olduklarımızın farkında olmak ve başarılarımıza odaklanmak kıymetli bir çıkış yoludur.

İçimize sindiremediğimiz, sonuçlarını kabullenemediğimiz durumların sonucunda kin duyabiliriz.  Geçmişte yaşadığımız bu durumlara takılı kaldığımızda biz fark etmesek bile zihnimiz meşgul olmaya devam eder ve huzurumuz kaçar. Yaşanmış olan olayda kendi hatalarımızla yüzleşmez, kendimizi mağdur olarak görür ve yaşanan olayda sadece karşı tarafı suçlarız. Oysa olaylara farklı açılardan bakarak değerlendirebildiğimizde empati kurarak, olayı ya da kişiyi anlamaya başladığımızda, affedip kin duymaktan vazgeçerek geçmişe takılı kalmaktan da kurtulabiliriz. Affettiğimizde özgürleşir ve ruhsal olarak da hafifleriz.

Ansızın karşımıza çıkan ve tehdit hissi uyandıran durumlar bizi korkutur. Ancak cesaretle adım atarak korkularımızın üzerine gittiğimizde, onların yarattığı olumsuzluklardan arınabiliriz.

Uzmanlara göre zehirli duyguların etkisinde kalanlar genellikle, geçmişine takılı kalan, affedilemeyen durumlar yüzünden bugünkü hayatından huzursuz olan, kaygı düzeyi yüksek olduğu için sürekli endişe ve korku içinde kalan, her durumda kazanmak isteyen,  kazanamadığı zaman hırsından öfkeye kapılıp hayatındaki güzellikleri bir türlü göremeyip sürekli olumsuzluklara odaklanan kişilerdir. Hayatla ve kendisiyle barışık olmayan, başkalarını kontrol etmek isteyen, özgüveni düşük olan kişiler, bu duygularla yaşadıkları hayatı kendilerine de çevrelerine de zorlaştırırlar.

Ruhsal ve bedensel olarak zehirlenmiş hissettiren ve huzursuzluk yaratan durumlardan, farkına varıp çaba gösteren herkes kurtulabilir.

Bizleri rahatsız eden, olumlu gibi görünse de bütün enerjimizi çekip bizden alan toksik ilişkiler ne yazık ki hayatlarımızın bir köşesinde yer alabiliyor. Sağlıklı, sevgiye dayalı bir iletişimin yerini, manipülasyon, suçlama ve olumsuzluk aldığında, omuzlarımıza kasvet yüklenir, bize nefes aldıracak o adımı bir türlü atamaz dolayısıyla yüklerimizden arınamayız.  Ancak,  kendimize değer vererek ve sağlıklı sınırlar koyarak bu tür ilişkileri ve kişileri hayatımızdan çıkarabiliriz. Böylece, hem bize zarar veren bağları cesaretle koparır hem de zehirli duyguların oluşmasını engelleyerek iç huzurumuzu koruruz.

Yapmamız gereken, gerçekten ne hissettiğimizi, neden hissettiğimizi anlamak, yüzleşmemiz gereken yönlerimizle yüzleşebilmektir. Kendimizi başkalarıyla kıyaslamayı bırakıp kendi başarılarımıza ve güçlü yönlerimizi görmeye odaklandığımızda, kendi değerimizin farkına vararak en büyük adımı atmış oluruz.

Çoğu zaman bizi zorlayan duyguların kaynağı dışarıda değil, kendi içimizdedir. Bu yüzden duygularımızı fark edip yönetmek huzura ulaşmanın anahtarıdır.

Hedeflerimiz olsun; ulaşılabilir, hayatımıza anlam katacak, bizi mutlu edecek, planlarımız ve ona uygun eylemlerimiz olsun.

Kendimizi tanıyarak güçlendirmemiz gereken yönlerimize yönelik çaba sarf etmemiz zehirli duygulardan arınmamıza destek olur. Böylece, kendimizle, çocuklarımızla, çevremizle daha keyifli ve anlamlı bir yaşamın kapıları açılır.

Duygusal esnekliğe sahip olduğumuzda, özgüvenle, dinginlik içinde duygularımızı yöneterek, anlamlı, verimli ve mutlu olarak yaşarız. Güven dolu, sağlıklı ilişkiler kuranlar;   geçmişiyle hesaplaşmış, kendisini hatalarıyla ve iyi yönleriyle kabul etmiş, affedebilen, kendi potansiyelini gerçekleştirmeye odaklanan kişilerdir.