Türkiye Cumhuriyeti’nin topraklarında özgürce hareket eden ve devletin her kademesine sızmış bir yapı var: Menzil Cemaati.
Bu tarikat, Adıyaman’dan tüm Türkiye’ye yayılan, yüz binlerce takipçisi olan bir yapı. Ancak bu yapı sıradan bir topluluk değil; devletin her köşesine sızan, anayasal düzeni hiçe sayan, kendi kurallarıyla hareket eden bir “özerk devlet” gibi davranan bir cemaat.
Peki, bu nasıl mümkün oluyor? Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti, kendi anayasasını ve laiklik ilkesini ayaklar altına alan bu yapıya karşı sessiz kalabiliyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde laiklik yatar. Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, devletin ve toplumun din üzerinden yönetilmesine karşı çıkarak, modern ve çağdaş bir Türkiye inşa etti.
Ancak Menzil Cemaati gibi tarikatlar, bu ilkeleri tamamen göz ardı ediyor. Kendi kurallarına göre bir sistem kurmuşlar, kendi içlerinde özerk bir yapıyla hareket ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre devletin ve dinin ayrılması gerektiği açıkça belirtilmişken, Menzil ve benzeri yapılar, devlet içinde ayrı bir düzen kurarak anayasal düzeni tehdit ediyor.
Bu tarikatın üyeleri, sadece bireysel ibadetleriyle kalmıyor, aynı zamanda devletin birçok kilit noktasına yerleşiyorlar.
Askeriyeden, yargıya, eğitimden sağlığa kadar devletin her kolunda etkilerini genişletmiş durumdalar. Bugün baktığınızda, bu cemaatin üyeleri sadece kendi hayatlarını değil, kamu kaynaklarını ve makamlarını da tarikatlarına hizmet eden araçlar haline getiriyor.
Bu durum, Türkiye’nin laik yapısına açık bir tehdittir. Öyle ki, devletin laiklik ilkesini çiğnemekle kalmıyor, kendi bağımsız yapılarıyla adeta bir "devlet içinde devlet" kurma girişiminde bulunuyorlar.
*******
Bu yapının etkisi sadece toplum üzerinde değil, devlette de kendini göstermeye başladı. FETÖ’nün yıllarca sessizce sızdığı gibi, Menzil Cemaati de benzer bir şekilde devletin tüm kritik noktalarına yayılıyor.
Askeri okullardan tutun, polis teşkilatına kadar; sağlık sektöründen yargıya kadar bu cemaatin kök saldığını görüyoruz.
Ve bu sızma, sadece “dini bir cemaat” olmanın çok ötesine geçiyor. Devletin içinde paralel bir yapı oluşturuluyor ve bu yapı, kendi çıkarları doğrultusunda işleyişi yönlendirebilecek bir güce kavuşuyor.
Bugün Menzil’in yaptıkları göz ardı edilirse, yarın çok daha büyük bir tehlikeyle karşılaşacağız. FETÖ’nün yıllar boyu sinsice devlete yerleşmesi ve nihayetinde darbe girişiminde bulunması unutulmamalıdır.
FETÖ de masum görünüyordu, "hizmet hareketi" olarak pazarlanıyordu. Ancak o zamanlar bu yapıya karşı uyarı yapanlar dikkate alınmadı. Sonuç? 15 Temmuz’da halkın iradesine, ülkenin geleceğine ve demokrasisine saldıran hain bir darbe girişimi. Şimdi Menzil, aynı yolu izliyor. Devlete sızıyor, yerleşiyor ve giderek güçleniyor.
*******
Menzil Cemaatine mensup olanlar ne anayasayı ne de hukuku tanıyor. Kendi içlerinde oluşturdukları düzen, devletin kurallarından tamamen bağımsız bir yapı haline gelmiş.
Devletin mahkemeleri, hukuk sistemi onlar için sadece birer formaliteden ibaret. Onlar, kendi içlerinde verdikleri kararlarla hareket ediyorlar. Bu yapılanma, anayasal düzenin açıkça ihlalidir ve kabul edilemez bir duruma işaret ediyor.
En son olayda, Menzil'in lideri öldükten sonra, üç kardeşin mal kavgasına tutuştuğu haberleri gündeme düştü. Bu olay, bu yapının iç yüzünü ve nasıl maddi çıkarlar üzerine inşa edildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Bir dini cemaat olmaktan ziyade, bir çıkar örgütü gibi çalışan bu yapı, kendini kutsal bir misyonun taşıyıcısı olarak pazarlasa da, arkasında yatan şey basit bir güç ve servet hırsıdır.
Devlet, bu tür yapılara karşı çok daha dikkatli ve sert bir tavır sergilemelidir. Artık göz yumulmamalı, bu yapılar üzerine gidilmeli ve anayasal düzen korunmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, bu tür paralel yapılanmaların oyuncağı haline gelemez. Eğer geçmişten ders almazsak, tarihin tekerrür ettiğini acı bir şekilde yaşayabiliriz…
Video kaynağı: FaynStudio