EKONOMİ ÇIKMAZI

Abone Ol

Bundan yaklaşık elli yıl önce Türkiye, tarım ve hayvancılıkta kendine yeten üç ülkeden biriydi.
Ne oldu ise, hızla tüketim toplumu olmaya başladık.
Üretim kayıpları had safhada olduğu için dengeler yerini değiştirdi.
Köyler boşaldı.insanlar büyük şehirlere,kentlere göç ettiler.
İşlenmeyen toprak kısırlaşarak verimsiz hale geldi.
Toprak ana bize küstü.
İklim değişikliklerinin de verim almada olumsuz etkisi oldu.
Bilinçsiz avlanma balıkçılık,deniz ürünlerinin çoğalmasını önledi.
Üstüne üstlük,deniz ana da bize küstü.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, büyük fedakarlıklarla yapılan,üretime yönelik fabrikaların, özelleştirme adı altında elimizden yok pahasına satılarak çıkarıldı.
Doğanın ekolojik yapısın çevreyi kirleterek bozduk.
Organik beslenmeleri bırakıp,hastalıklara yol açan gıdalara kartvizit, davetiye çıkardık.
Üreten değil,tüketen toplum olmaya hızla geçtik.
Başımızı döndüren döviz kurları,piyasaları alt üst etmeye başladı.
O da yetmezmiş gibi kur korumalı işlemlere başlandı.
Kendimiz emek vererek üreterek yaşasaydık,hiç bir döviz kuru bize etki edemezdi.
Emeğin,alın terinin kuru olmaz! Olamaz!
Kur yapmak isteyenlerde havasını alırdı.
Dövizlerin alçalıp,yükselmesi ile,ekonomi düzelmez!
Faizlerle,emek hırsızlığı ile, hiç düzelmez!
Adaleti esas alarak, alın teri,emek kutsaldır diyerek, hakça bölüşerek düzelir.
Planlı şekilde üretip,pazar bularak,markalaşarak ülke ekonomisi düze çıkar.
Çiftçilerimiz maliyetler yüksek olunca ekip dikmekten,üretmekten vazgeçiyor.
Ve bunun sonucu olarak,marketlerdeki fiyatlar alıp başınını gidiyor.
Üretilen ürünün emeğinin karşılığı hak ettiği şekilde verilmelidir.
Aracı,haksız kazanç sağlayanların önü kesilmelidir.
Demem O ki,denetim mekanizması doğru olarak, mutlaka hayata geçirilmelidir.
Memur,işçi,emekli maaşlarının adaletli, adil olması gerekir.
Emekliler bu memleketin flaş belleğidir.
Hafıza kartıdır.
Yeri geldiğinde gereğini yapar.
Sağlıkla, sevgiyle kalın.