Çevrenizde kendisini bir türlü kimsenin anlamadığını düşünen biri var mı? Sürekli sorgulandığını söyleyip “Beni rahat bırakın artık!” diyor mu?
Söylediklerini duymadığınızda ve “Efendim?” dediğinizde kendini anlatmak yerine “Gerek yok, tamam.” deyip sizinle olan iletişimini kopartıyor mu?
Yapması gerekenleri kendi keyfi gelince yapıyor, sorumluluk deyince göz deviriyorsa… Aynaya bakıp bir türlü kendini beğenemiyor, bazen de “Bu hayat çok saçma.” diyorsa… Eyvah! Bir ergenle birliktesiniz demektir.
Sabah Somurtkan, Akşam Asi, Gece Filozof
Sabah yüzü asık uyanarak, öğlene doğru biraz toparlanıp, akşam ise “Kimse beni anlamıyor.” diye karşınıza çıkan ergenler, gece klavyenin başına geçince filozof kesilir. 10 yaşından itibaren başlayan bu dönüşüm, 20 yaşına kadar uzayabilir. Çocukluk ile yetişkinlik arasında bir duraktadır; ama ne çocuktur ne de tam anlamıyla yetişkin…
Bir tür “kimlik sarmalı” yaşar ergen.
Toplum kurallarına göre yaşamak saçma gelir, yapılması gerekenler ise lüzumsuzdur. Sosyalleşmek mi? Mümkünse çevrim dışı değil çevrim içi. Oda karanlık, ruh hali dalgalı ama internet bağlantısı şükür ki hep açık.
Ergenler Karşısında Kimse Bilgeliğini Kullanamıyor
İtiraf edelim ister profesör olalım ister beyaz yakalı bir yönetici ya da hiç alakasız sektörde çalışan bir ebeveyn… Ergenin karşısında hepimiz eşitiz: Yetersiz ve çoğu zaman haksız!
Onlar için ne kadar uğraşırsak uğraşalım ya fazla karışıyoruz ya da hiç anlamıyoruz. Bir yandan dost olmaya çalışıyor, diğer yandan hayatı öğretmeye çabalıyoruz. Ama her adım; ergenin gözünde bir baskı, bir müdahale gibi görülüyor.
Bazı anne ve babalar, çocuğuna iltifat etmeye çalışırken hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşıyor. “Anne! Neden böyle konuşuyorsun? Bu çok garipti, beni utandırıyorsun.” Oysa ebeveynlerin tek dertleri biraz yakınlaşmak, biraz iletişim kurmak… Ama öyle anlaşılıyor ki, ergenle ilişki kurmanın klasik yolları artık işlemiyor.
Hatta bazı anne babalar, çocuğuyla sürekli çatışmaya girmek yerine, bir tür ara bulucu olan eğitim koçlarından ya da psikolojik danışmanlardan yardım alıyor.
Peki, Bu Ergen Ne Yapmaya Çalışıyor?
Klinik Psikolog Sinan Ergüney bu süreci şöyle açıklıyor:
Ergenlik döneminde fizyolojik olarak bedensel ve bilişsel değişimler yaşanırken; psikolojik süreçte ruhsal değişiklikler söz konusudur. Ergenlikte bu durum benmerkezcilik üzerine kurulmaktadır.
Ergenlik benmerkezciliğinde; kendilerine özgü duygu-durum değişiklikleri, toplumsal kabiliyetler ve gerçekleşmesini hayal ettikleri amaçlar yer almaktadır. Yaşamın bu döneminde var olma, kendini kanıtlama mücadelesi, kimlik savaşı olarak görülür.
Ebeveynden beklenti, bu mücadele esnasında, eleştirilmeden takip edilmek ve takdir edilmektir. Giyimlerinin aykırı olması ya da farklı bir tarz saç kesimi (endişe etmeyin) kalıcı değildir. Yenilikleri deneyimlemektir.
Ergenle İletişimde “Sakınılması Gereken” Cümleler
Bazı cümleler vardır, ağızdan çıktıktan sonra olumlu iletişim ortamını yerle bir eder.
•“Ben senin yaşındayken…” Ergenin tercümesi: “Eyvah, yine hayat hikâyesini dinleyeceğiz.”
•“Senin imkânlarına biz sahip değildik.” Anlamı: “Sen çektin, benim de mi çekmemi istiyorsun?’’
•“Biz sizin gibi ergen olamadık.” Çok iddialı ama gerçek dışı. Ergen bunu anlamaz.
•“Siz çok şanslısınız, elinizdekilerin kıymetini bilmiyorsunuz.” Bu cümleyle ne diyalog kurulur ne bağ kurulur.
•Biz anne babamızla böyle konuşamazdık.” Ergenin zihnindeki yorum: “Konuşamadığınızdan yakınıyorsunuz ama bizi de konuşuyoruz diye yargılıyorsunuz.”
Peki, Ne Diyelim?
Ergenlerimizi eğlendirirken düşündüren, düşündürürken bağ kurduran cümleler lazım bize:
•“Bu konuda senin düşünceni gerçekten merak ediyorum.”
•“Karar senin ama birlikte düşünebiliriz istersen.”
•“Bazen seninle aynı fikirde olmayabilirim ama seni dinlemek bana iyi geliyor.”
•“Sana güveniyorum, yardımımı istediğin her zaman seninleyim.”
•’’Senin ve alacağın kararın yanındayım.’’
Kısaca formül basit: Ders vermek değil, değer vermek. Yargılamak değil, yanında durmak.
Ergenlik Bir Kriz Değil, Bir Yolculuk
Bu dönemi bir kriz değil, bir keşif yolculuğu olarak görmek en doğrusu.
Zira ergen, bize rağmen değil; bizimle birlikte kendini bulmak ister.
Bu meşakkatli yolculukta biraz sesler yükselebilir, bazen kapılar çarpabilir, birkaç kez gözler umutsuzca devrilebilir… Ama sevildiğini ve anlaşıldığını hisseden bir genç hem ailesine hem de hayata güven duyar.
O halde yetişkinlerin ergenlere yaklaşım tarzı; sakin kalmak, gözlemlemek, beklentilerini kırmamak ve makul çözüm yollarıyla bu yolculukta onlara eşlik etmek olmalı.
Zaman zaman fikir çatışmalarının yarattığı fırtınalara kapılsak da beklenmedik tavırlarının getirdiği komik durumlara şahit olsak da unutmayalım ki çocuklarımız büyüyor ve hayata atılma sürecinde hâlâ bizim varlığımıza ihtiyaç duyuyorlar.
Onlara bilinçli adımlarla destek olursak, bu dönemi güvenle aşıp yarının güçlü, umut dolu ve sağlıklı bireyleri olarak hayata atılmalarına hep birlikte vesile oluruz.