Geriye Kimse Kalmıyor

Abone Ol

Dün gece bir genç hayat daha soldu bu topraklarda. Henüz 38 yaşındayken, umutlarıyla, projeleriyle, halkının gözlerindeki o güvenle yaşayan Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay hayata veda etti. Bir süredir kolon kanseriyle verdiği mücadeleye yenik düştü ve bu dünya için çok erken, sevdikleri için çok sarsıcı bir anda aramızdan ayrıldı.

Siyaset sahnesinde 37 yaşında, daha dün gibi gözüken bir başlangıç yaptı. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Şehzadeler’in belediye başkanı seçildi; bu genç lider, Manisa’nın tarihinde bir kadın olarak yerini güçlü bir imzayla kazıdı. Hayatını kamuya, insanlara adadı; sorunların üstüne korkmadan yürüdü.

Ama ne acıdır ki, hiç kimse bu dünyaya sonsuza dek çıkacakmış gibi gelmiyor. Ölüm, iktidarın ya da siyasetin gücüyle savuşturulabilecek bir şey değil. Ne makamlar ne unvanlar ne de hedefler…

Gülşah’ın hayatı bize bir kez daha hatırlattı ki, hepimizin son durağı aynı: ölüm.

Bu gerçek, siyasetçiler için de bir paradoks. Görevdeyken kendilerini sanki ölümsüz gibi hissedebilirler; ama hayat, o büyük ve eşitlikçi hakemdir: sonunda hepimizle yüzleşir.

Durbay’ın ölümü, sıradan bir kayıp değil. Genç bir kadın, dinamik bir siyasetçi, umut vaad eden bir lider gitti. Toplumun kalbinde açılan boşluk yalnızca bir belediye başkanının yerine geçilmesiyle dolmayacak. Arkasında bıraktığı projeler, sözler, hayaller… hepsi artık geçmişin anılarıyla yüklü birer yas nesnesi.

Ve bizler? Geriye dönüp bakınca ne görüyoruz? Siyaset sahnesinde binbir kelamla kurulan dünyaların ardında, birer insan olduğu gerçeğini unutmuş gözlerle dolaşan bir toplum. Ölüm, sadece bireysel bir son değil; aynı zamanda kolektif bir uyanıştır. Siyasetçi de, seçmen de, sıradan vatandaş da…

Bugün, “daha uzun yaşasaydı ne yapardı?” diye düşündüğümüzde içimizde tarifsiz bir boşluk hissi beliriyor. Belki daha pek çok proje, insanlar için güzel bir adım, belki daha çok cesur karar… Hepsi yarım kaldı. Bize düşen, sadece siyasetçileri unutmamak değil, yaşamın kıymetini, her nefesin değerini hatırlamak olmalı.

Ve en önemlisi… her şeyin sonunda ölümün var olduğunu kabul etmek. Bu acı gerçek çoğu zaman kulak ardı edilir; çünkü düşünmek bile korkutucudur. Ama Gülşah Durbay’ın ardından ardımızda beliren hüzün, bize hayata dört elle sarılmayı, insan olmanın kırılganlığını ve her anın değerini unutmamayı fısıldıyor.

Her birimiz birer hikâye sahibiyiz. Gülşah’ın hikâyesi kısa sürdü belki, ama ardında bıraktıkları, bu toprakların damarlarında atmaya devam edecek. Ve biz hatırlamalıyız: Geriye kimse kalmıyor; her son, yeni bir sessizlikle başlıyor...