Aşının bağışıklık sistemimizi, tıpkı bir hastalığa maruz kaldığında yaptığı gibi, antikor denen mikrop öldüren
maddeler üretmesi için eğittiğini vurgulayan Öncel “aşıların içinde virüs veya bakteri gibi mikropların yalnızca
öldürülmüş veya zayıflatılmış biçimleri vardır. Bu biçimler hastalığa neden olmaz; bize herhangi bir zararı
yoktur. Aşıların olmadığı bir dünyada biz ve çocuklarımız kızamık, menenjit, zatürre, tetanoz ve çocukfelci gibi
hastalıklar nedeniyle ciddi hastalık ve sakatlık riskiyle karşı karşıya olurduk. Saydığımız bu hastalıklar, ölüme
neden olabilen hastalıklardır. Dünya Sağlık Örgütü, sadece çocukluk çağı aşılarının her yıl dört milyondan fazla
hayat kurtardığını saptamıştır. Bazı hastalıklar nadir görülmeye ve daha az can almaya başlamışsa bu, en çok
aşılar sayesinde olmuştur. Bu hastalıklara neden olan mikroplar, dünyanın bazı bölgelerinde veya tamamında
dolaşmaya devam etmektedir. Günümüz dünyasında bulaşıcı hastalıklar sınırları kolayca aşabilmekte ve aşıyla
korunmayan herkese bulaşabilmektedir” diye konuştu.


AŞILAR, GÜVENLİ VE ETKİLİDİR


Aşıların güvenli ve etkili olduğunu belirten Öncel; “Aşıdan kaynaklanan yan etkiler genellikle kol ağrısı veya
hafif ateş gibi önemsiz ve geçicidir. Daha ciddi yan etkiler olası, ancak son derece nadirdir. Bu nedenle aşı olma
ve çocuğunu aşılatma kararında tereddüt edecek bir durum yoktur. Nasıl bir başımıza saksı düşme olasılığı var
diye sokağa çıkmaktan, işimize gitmekten çekinmiyorsak, aşı olmaktan da çekinmemeliyiz. Çok geniş
topluluklarda yapılan birçok çalışmada aşılar ile otizm veya otistik bozukluklar arasında herhangi bir bağlantı
olmadığı açıkça gösterilmiştir. Kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısı ile otizm arasında olası bir bağlantı
olduğuna dair endişeleri artıran 1998 tarihli bir çalışmanın daha sonra ciddi şekilde kusurlu ve hileli olduğu
anlaşılmıştır. Bunun üzerine çalışma, onu yayımlayan dergi tarafından geri çekilmiş ve makaleyi yazan doktor
tıbbi lisansını kaybetmiştir. Ne yazık ki bu makalenin yayımlanması, bazı ülkelerde aşılama oranlarının
düşmesine ve ardından bu hastalıkların salgın haline gelmesine yol açan, temelsiz bir korku yaratmıştır. Aşılar
kullanım için onaylanmadan önce birçok deneme aşamasında titizlikle denetlenir ve kullanıma sunulduktan
sonra da bu denetim devam eder. Biliminsanları, bir aşının sağlık risklerine neden olabileceğine ilişkin ufacık bir
işaret olup olmadığını çeşitli kaynaklardan gelen bilgilerle sürekli olarak izlemektedirler. Aşı üreten firmaların
bir aşının yararsız veya zararlı olduğunu bile bile piyasaya sürmeleri hem mümkün değildir, hem de firmaların
çıkarlarına uygun değildir; çünkü aşının yararı veya zararı hem kullanıma sunulmadan önce hem de sonrasında
dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan bağımsız bilimsel araştırmalarla denetlenmektedir. Unutmayın, aşıyla
önlenebilir bir hastalık nedeniyle ciddi şekilde zarar görme olasılığınız aşının size zarar verme olasılığından kat
kat yüksektir. Aşılamanın faydaları risklerinden çok daha fazladır ve aşılar olmasaydı çok daha fazla hastalık ve
ölüm meydana gelirdi” diye konuştu.

Aşıların, hem aşılanan kişiyi hem de çevresindekileri koruduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Selim Öncel; “Çok
küçük bebekler, ağır hasta olanlar veya bazı alerjileri olanlar gibi aşı olması sakıncalı kişilerin korunması,
başkalarının aşı olmasına bağlıdır. Kişiler kendilerinin aşılanmasına ek olarak, çevrelerindeki diğer toplum
bireylerinin aşılanmalarıyla oluşan görünmez bir koza sayesinde hastalıklardan korunurlar. Dolayısıyla ‘Ben aşı
yaptırmıyorum. İsteyen yaptırsın, istemeyen yaptırmasın’ demek, ahlaki bir davranış değildir. Toplumun
hastalıklara karşı korunmasına herkes katkı sağlamalıdır. Bu da aşılanmakla ve çocuğunu aşılatmakla olur. Kişi,
aşıyı reddederek kendisinin veya çocuğunun sağlığını başkalarının aşısından geçinerek koruyor durumuna
düşmemelidir” diyerek aşının toplum sağlığı açısından önemine dikkat çekti.

Muhabir: Haber Merkezi