Son dönemde özellikle sosyal ve siyasi tartışmalarda sıkça duyulan “istibdat” kelimesi, tarihsel kökeni Osmanlı dönemine uzanan önemli bir kavramdır. Türkiye’de zaman zaman baskıcı yönetim anlayışını tanımlamak için kullanılan bu terim, toplumsal özgürlüklerin sınırlandığı dönemleri anlatmakta da sıkça tercih edilir.
Peki istibdat ne demek, istibdat ne anlama gelir, istibdat dönemi nedir? İşte hem tarihsel hem kavramsal açıdan tüm detaylar…

İstibdat Ne Demek?

Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre istibdat, “hak ve özgürlük tanımayan, tek kişinin baskıcı yönetimi” anlamına gelir.
Başka bir ifadeyle, toplumun düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı; yönetimin tüm kararlarını sorgulanamaz hale getirdiği bir baskı rejimini tanımlar.

Kavramın kökeni Arapça olup, “istabdâd” sözcüğünden gelir. Anlam olarak “baskı yapmak, zorbalıkla yönetmek, otoriteyi tek elde toplamak” demektir. Günümüzde ise genellikle otoriter, antidemokratik yönetim biçimleri için kullanılır.

İstibdat Ne Anlama Gelir?

İstibdat ne anlama gelir?” sorusunun cevabı, tarihsel ve siyasal açıdan baskıcılığın sistemleşmesini ifade eder.
İstibdat, yalnızca bir kişinin yönettiği devlet düzenini değil, aynı zamanda fikir, ifade ve basın özgürlüklerinin ortadan kalktığı bir yönetim anlayışını temsil eder.

Bu kavram; halkın yönetim sürecine katılamadığı, muhalif seslerin bastırıldığı, sansür ve korku kültürünün hâkim olduğu dönemleri tanımlamak için kullanılır. Dolayısıyla istibdat, salt siyasi bir sistem değil, aynı zamanda toplumsal bir sessizlik dönemi olarak da değerlendirilir.

Istibdat Dönemi Nedir (1)

İstibdat Dönemi Nedir?

İstibdat dönemi, Osmanlı tarihinde II. Abdülhamid’in yönetim yıllarını (1878–1908) kapsayan 30 yıllık süreçtir.
Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nda meşrutiyetin askıya alındığı, basının sansüre uğradığı ve muhalif görüşlerin bastırıldığı bir dönem olarak kabul edilir.

II. Abdülhamid Dönemi ve Meclis’in Kapatılması

II. Abdülhamid, 1876’da ilan edilen I. Meşrutiyet’in ardından kısa süre görev yapan Meclis-i Mebusan’ı 1878 yılında kapatarak tüm yetkileri kendi elinde topladı. Böylece Osmanlı’da mutlak monarşi yeniden tesis edildi ve istibdat dönemi resmen başladı.

Bu süreçte:

  • Basına ağır sansür uygulandı,

  • Gazeteciler sürgüne gönderildi,

  • Muhalif düşünürler cezalandırıldı,

  • Tiyatro, roman, tarih ve siyaset kitapları yasaklandı.

Öyle ki devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi, 1879’da dizgi hatası nedeniyle kapatılmış, 1892’de aynı gerekçeyle yeniden yasaklanmıştır. Bu örnek, dönemin ifade özgürlüğünün ne kadar kısıtlı olduğunu açıkça gösterir.

İttihat ve Terakki ve Basın Üzerindeki Baskı

1889 yılında kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti, II. Abdülhamid’in baskıcı yönetimine tepki olarak doğdu. Cemiyet üyeleri, Abdülhamid’in yönetimini “istibdat rejimi” olarak tanımladı ve halkı “Hürriyet, Müsavat, Adalet” (Özgürlük, Eşitlik, Adalet) ilkeleri etrafında birleşmeye çağırdı.

Siemens Boykot Mu? Siemens İsrail Malı Mı, Kimin?
Siemens Boykot Mu? Siemens İsrail Malı Mı, Kimin?
İçeriği Görüntüle

Bu dönemde yayıncılık faaliyetleri ciddi sansür altındaydı.
Politik içerikli yazılar yasaklandığı için gazeteler çoğunlukla bilim, sanat, edebiyat ve teknik konulara yer verebiliyordu.
Basın tarihçilerine göre, Osmanlı’nın bu dönemi düşünce üretiminin susturulduğu bir çağ olarak tanımlanır.

İstibdat Döneminin Sonu ve İkinci Meşrutiyet

24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile istibdat dönemi sona ermiştir.
İttihat ve Terakki’nin önderliğinde yeniden açılan Meclis, halkın temsil hakkını geri getirmiştir. Aynı gün, basın üzerindeki sansür de kaldırılmış ve gazeteciler özgürce yazı yazabilmeye başlamıştır.

Bu gelişme, halk arasında büyük sevinçle karşılanmış ve sokaklarda “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” sloganları atılmıştır.
Bu slogan, Türk siyasi tarihinde özgürlüğün yeniden doğuşunu simgeleyen bir ifade olarak yerini almıştır.

Günümüzde “İstibdat” Kavramı Nasıl Kullanılıyor?

Günümüzde “istibdat” kelimesi, genellikle baskıcı, otoriter veya sansürcü yönetim biçimlerini eleştirmek amacıyla kullanılmaktadır.
Özellikle ifade özgürlüğü, basın sansürü veya demokratik gerileme tartışmalarında, tarihsel bir benzetme olarak “istibdat dönemi” kavramı yeniden gündeme gelir.

Bu yönüyle istibdat, yalnızca bir tarih terimi değil, aynı zamanda demokratik değerlerin karşısında duran her türlü baskıyı anlatan sembolik bir kavram haline gelmiştir.