Prof. Dr. Kanko, yaşanan olayın bir “kaza” olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek şunları söyledi:
“Dilovası’ndaki ihmal, çarpıklık, denetimsizlik ve sorumsuzluklar silsilesiyle yaşanan yangında, ikisi çocuk olmak üzere altı yurttaşımız taksirle öldürüldü.
Bu bir ‘kaza’ değildir, bu düpedüz iş cinayetidir!
Kadınlar ve çocuklar, denetimsiz, güvencesiz, insanlık dışı koşullarda çalıştırılmıştır. Fabrikalar kâr ettikçe denetimler azaltılmış, emekçilerin canı hiçe sayılmıştır.
Bu ülkenin işçisi ölürken, sorumlular sadece ‘başsağlığı’ dileyerek sıyrılamaz!
Dilovası sanayi bölgesi yıllardır zehir soluyor, şimdi de can veriyor.
Biz AKP hükümetinin topluma dayattığı bu kapitalist, vahşi düzeni kabul etmiyoruz!
Kadın emeğinin, çocuk işçi hayatının bu kadar ucuz görüldüğü bir ülke adaletli olamaz!
Bu yangının failleri bellidir: Denetimsizliği, ihmali ve açgözlülüğü sistemleştirenlerdir!
Tutuklanan yok, istifa eden yok! Hiçbir yetkili bu cinayetten sıyrılamaz! Herkes bu canların hesabını verecek!”
Kanko’dan Dilovası’ndaki Cinayetle İlgili Meclis Araştırma Önergesi
Kanko öncülüğünde, Dilovası’ndaki iş cinayetiyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Salı günü verilen araştırma önergesinin gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye, uzun süredir iş kazaları ve iş cinayetleri açısından Avrupa’da birinci, dünyada ise ilk beş ülke arasında yer almaktadır. Her yıl ortalama iki binin üzerinde işçi iş kazaları sonucu yaşamını yitirmekte; bu durum ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında ciddi bir yapısal soruna işaret etmektedir.
Son 12 yılda en az 1.590 kadın işçi ve 814 çocuk işçi iş kazaları nedeniyle hayatını kaybetmiştir. 2025 yılı içerisinde yalnızca Kocaeli ilinde meydana gelen kazalar da dâhil olmak üzere en az 74 çocuk işçi ve 114 kadın işçi yaşamını yitirmiştir. Bu tablo, iş cinayetlerinin yalnızca sayısal bir veri değil, toplumsal vicdanı derinden yaralayan bir insanlık sorunu hâline geldiğini göstermektedir.
8 Kasım 2025 tarihinde Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki bir parfüm deposunda meydana gelen yangın ve patlamada 2’si çocuk, 6 kadın işçi hayatını kaybetmiştir. Yapılan incelemelerde tesisin ruhsat durumu, denetim geçmişi ve iş güvenliği önlemleri açısından ciddi eksiklikler taşıdığı belirlenmiştir. Bu olay, yalnızca bir işletmede yaşanan trajedi değil, aynı zamanda ülke genelinde süregelen denetimsizlik, kayıt dışılık ve sorumsuzluk zincirinin dramatik bir sonucudur.
Kocaeli, Türkiye’nin en yoğun sanayi kentlerinden biridir. Sanayi ve üretim faaliyetlerinin yüksek yoğunluğu nedeniyle bölgede iş kazaları, meslek hastalıkları ve işçi ölümleri oranı ülke ortalamasının üzerindedir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) raporlarına göre, Kocaeli sanayi bölgelerinde yılda ortalama 300-350 işçinin meslek hastalıklarından yaşamını yitirdiği değerlendirilmektedir. Buna rağmen, il düzeyinde güncel ve ayrıntılı veri paylaşımı yapılmamakta, kamuoyuna açıklanan veriler eksik ve şeffaflıktan uzaktır.
Öte yandan, CİMER’e yapılan çok sayıda şikâyet ve ihbara rağmen ilgili kurumların gerekli hassasiyeti göstermediği, yerel ve merkezi denetim mekanizmalarının etkisiz kaldığı görülmektedir. İşçilerin büyük kısmı sendikasız, güvencesiz, düşük ücretle ve uzun mesai süreleriyle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu koşullar, iş cinayetlerini kaçınılmaz hale getirmektedir.
Albert Camus’nün “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, insanların orada nasıl öldüklerine bakınız.” sözüne atıfta bulunan gerekçede, Türkiye’de işçilerin hâlâ maden ocaklarında, fabrika patlamalarında, inşaatlarda ve depo yangınlarında hayatını kaybettiği vurgulanarak şu değerlendirme yapıldı:
“Bu tablo bir kader değil; alınmayan önlemlerin, yapılmayan denetimlerin ve görmezden gelinen uyarıların sonucudur.”
Önergede, TBMM bünyesinde kurulacak araştırma komisyonunun amaçları şu şekilde sıralandı:
-
Sanayi kenti Kocaeli başta olmak üzere Türkiye genelinde iş kazalarının nedenlerini, sektörel dağılımını ve ölüm oranlarını incelemek,
-
İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanma düzeyini değerlendirmek,
-
Ruhsatsız, denetimsiz veya kayıt dışı faaliyet yürüten sanayi tesislerini tespit etmek,
-
İş müfettişliği, belediye ruhsat denetimi, SGK ve ilgili kurumların koordinasyonunu araştırmak,
-
Hayatını kaybeden işçilerin ailelerine yönelik sosyal güvence, tazminat ve destek mekanizmalarını incelemek,
-
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu başta olmak üzere mevcut yasal düzenlemelerin uygulamadaki eksikliklerini belirleyerek yeni yasal ve idari tedbirler geliştirmek.
Komisyonun, Kocaeli ilinde son beş yılda meydana gelen iş kazaları, yaralanma ve ölüm verilerini incelemesi; tehlikeli ve yanıcı madde bulunduran işletmelerin ruhsat, SGK kaydı ve denetim geçmişini araştırması; yerel ve merkezi denetim mekanizmalarının yeterliliğini değerlendirmesi hedeflenmektedir. Ayrıca, işçilerin sendikal örgütlenme düzeyi, iş güvencesi, çalışma koşulları ve meslek hastalıkları da araştırma kapsamında ele alınacaktır.
Kocaeli özelinde çevre ve halk sağlığına yönelik sanayi kaynaklı risklerin belirlenmesi, iş cinayetleri sonrası yürütülen soruşturma, yargı ve tazmin süreçlerinde yaşanan aksaklıkların tespiti ve benzer olayların tekrarını önleyecek önlemlerin geliştirilmesi de öngörülmektedir.
Sonuç bölümünde ise şu ifadeler yer aldı:
“Kocaeli’de yaşanan ve altı işçinin yaşamını yitirdiği yangın faciası, yalnızca bir fabrika kazası değil, yıllardır uyarılara rağmen önlem alınmayan bir sistemin çöküşünü simgelemektedir. İş kazaları bu ülkenin kaderi değildir ve olmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Kocaeli ilinde ve ülke genelinde iş kazalarının nedenlerini, denetim zafiyetlerini ve iş güvenliği uygulamalarını tüm yönleriyle araştırmak üzere bir Meclis Araştırma Komisyonu kurması, toplumsal adaletin ve insan onuruna yakışır çalışma yaşamının tesisi açısından zorunludur.”




