Maraş olaylarının üzerinden geçen 47 yılın ardından, Kocaeli’de anma programı düzenlendi. Alevi Kültür Dernekleri Kocaeli Şubesi öncülüğünde gerçekleştirilen program, bugün İzmit Yürüyüş Yolu’nda düzenlenen kortej yürüyüşüyle başladı. Yürüyüşün ardından katılımcılar Sabri Yalım Parkı’nda bir araya gelerek ortak basın açıklaması yaptı. Anma programında, Maraş olaylarında yaşamını yitirenler dövizler ve sloganlar eşliğinde anıldı. Programda konuşan Alevi Kültür Dernekleri Kocaeli Şube Başkanı Birol Sağlam, “Alevi toplumu olarak Maraş olaylarının bir insanlık suçu olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Bu olaylarla yüzleşilmesi ve benzer süreçlerin yeniden yaşanmaması için mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
GENİŞ KATILIM SAĞLANDI
Anma törenine Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Alevi Kültür Derneği Başkanı Birol Sağlam, Cumhuriyet Halk Partisi Kocaeli İl Başkanı Erdem Arıcan, CHP İzmit İlçe Başkanı Gökan Ercan, CHP Körfez İlçe Başkanı Yaprak Fidancı, CHP Kartepe İlçe Başkanı Cihan Çakır, DEM Parti yöneticileri ile Kocaeli Mimar ve Mühendisler Odası Başkanı Mehmet Ali Elma katıldı. Törende yapılan konuşmalarda, Maraş'ta yaşanan unutulmayacağı, benzer acıların bir daha yaşanmaması için demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelesinin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı. Basın açıklamasını Kocaeli Alevi Kültür Derneği Başkanı Birol Sağlam gerçekleştirdi.
"ACIMIZDA, ÖFKEMİZDE TAZELİĞİNİ KORUYOR"
Alevi Kültür Dernekleri Kocaeli Şube Başkanı Birol Sağlam konuşmasında, yaşanan Maraş olaylarının alevi toplumunun yakın tarihte derin bir toplumsal kırılma olduğunu belirterek konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Alevi toplumunun yakın tarihinde derin bir toplumsal kırılma noktası olan Maraş Katliamı, 19–26 Aralık 1978 tarihleri arasında yaşanmış; yüzlerce Alevinin canice katledilmesine, binlercesinin yaralanmasına ve on binlercesinin evlerinden, topraklarından, işlerinden koparılarak zorunlu göçe maruz bırakılmasına neden olmuştur. Bu süreçte Alevilere ait mahalleler sistematik biçimde hedef alınmış; evler, iş yerleri ve tarım arazileri yağmalanmış, yakılmış ve talan edilmiştir. Maraş’ta yaşananlar, münferit bir olay değil; örgütlü, planlı ve inanç temelli bir saldırının sonucudur. Bugün, katliamın 47. yılına girerken acımız da öfkemiz de ilk günkü tazeliğini korumaktadır. Aradan yarım asır geçmesine rağmen bu karanlık tarih sayfası hafızamızdan silinmemiş; unutturulmak istenmesine karşın Alevi toplumunun kolektif belleğinde tüm çıplaklığıyla yaşamaya devam etmiştir. Çünkü Maraş, yalnızca geçmişte yaşanmış bir trajedi değil; adalet sağlanmadığı için bugünü ve geleceği tehdit eden açık bir yaradır."
"MARAŞ OLAYI KARANLIK BİR TARİHTİR
"Maraş, bir çocuğun yalnızca Alevi olduğu için kazana atılarak kanının akıtıldığı karanlık bir tarihtir. Anaların, çocukların, hamile kadınların, gençlerin ve yaşlıların yalnızca Alevi kimlikleri nedeniyle katledildiği; insan onurunun ayaklar altına alındığı bir yerdir. Alevi olmanın yaşam hakkı için tehdit sayıldığı, devletin yurttaşlarını koruma sorumluluğunu yerine getirmediği ve adalet mekanizmalarının bilinçli biçimde işletilmediği bir utanç tablosudur. Bu katliam, yalnızca Maraş’ta yaşayan canlarımızın değil; Koçgiri’de, Dersim’de Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de ve Ankara’da yaşananlarla birlikte Alevi toplumunun tamamının ortak hafızasında kapanmamış bir yaradır. Yaşanan her katliamda aynı inkârcı, ayrımcı ve düşmanlaştırışı zihniyetin izlerini görmekteyiz. Bu nedenle bugün burada yalnızca bir yas tutmak için değil insanlık onurunu savunmak, hakikati talep etmek ve bir daha Maraşların yaşanmaması için mücadele kararlılığımızı ifade etmek için bulunuyoruz."
"MARAŞ KATLİAMI BİR İNSANLIK SUÇUDUR"
"Bugüne kadar katliamın gerçek failleriyle ilgili kapsamlı ve samimi bir hesaplaşma yaşanmamış; sorumluların büyük bir bölümü yargı önüne çıkarılmamış; devlet, olayların üzerini örten karanlığı dağıtma yönünde irade göstermediği gibi bazı katiller MHP tarafından milletvekilliği ile ödüllendirilmiştir. Bu cezasızlık anlayışı, yalnızca Maraş’ın değil, sonrasında yaşanan pek çok katliamın da zeminini hazırlamış; 12 Eylül askeri darbesine giden sürecin toplumsal altyapısını oluşturmuştur. Maraş davası yıllar boyunca sürüncemede bırakılmış; hukukçuların ve ailelerin defalarca yaptığı başvurulara rağmen Genelkurmay arşivleri gizlenmiş, katledilen canlarımızın mezar yerleri açıklanmamış, gerçeklerin üstü sistematik bir şekilde kapatılmıştır. Devlet, kendi sorumluluğuyla yüzleşmek yerine Maraş’ta yaşananları “talihsiz olaylar” olarak nitelendirmiş; kontrgerilla yapılanmalarının rolünü örtbas etmeyi tercih etmiştir. Alevi toplumu olarak bir kez daha açık ve net biçimde ifade ediyoruz: Maraş Katliamı bir insanlık suçudur. Bu suçla gerçek anlamda yüzleşilmeden, failler ve sorumlular ortaya çıkarılmadan, cezasızlık politikalarına son verilmeden bu ülkede toplumsal barışın kurulması mümkün değildir. Genelkurmay ve ilgili tüm devlet arşivleri derhâl açılmalı; kayıplarımızın mezar yerleri gizlenmemeli, Maraş Katliamı bağımsız ve tarafsız bir şekilde yeniden soruşturulmalıdır."
"GELECEĞİN KARANLIĞA TESLİM EDİLMEMESİ İÇİN"
"Bugün burada yalnızca geçmişin acılarını hatırlamak için değil; geleceğin karanlığa teslim edilmemesi için yan yana ve omuz omuza duruyoruz. Alevi toplumu olarak eşit yurttaşlık, inanç özgürlüğü, yaşam hakkı ve laik demokratik bir Türkiye talebimizden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Maraş Katliamı’nın yıl dönümünde bu kez “2000 yılında gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu” için haykırıyoruz: Yine Maraş Katliamı ile aynı günlere rastlayan Türkiye'de cezaevlerindeki bazı tutuklu ve hükümlülerin F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için 20 Ekim'de başlattıkları açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine karşı, 30'u tutuklu-hükümlü olmak üzere 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, yaklaşık 10.000 güvenlik görevlisi tarafından gerçekleştirilen operasyonların da yıl dönümü. 19-22 Aralık 2000 tarihlerinde, adı “Hayata Dönüş” konulmuş olan ama ölümlerle, yaralanmalarla sonuçlananbu insanlık dışı büyük operasyonu da bir kez daha lanetliyoruz. Yeni “Hayata Dönüş Operasyonları” adı altında yeni ölümlerin olmaması için bugünlerde hapishanelerde “insanlığa karşı suç” olarak tanımlanan yüksek güvenlikli cezaevlerine karşı itirazlar var. Kamuoyunda “kuyu tipi” diye bilinen hapishanelerde yalnızca hükümlüler değil, iddianamesi bile yazılmamış, hüküm giymemiş tutuklular — özellikle muhalif siyasiler, gazeteciler, düşünce insanları — "tehlikeli" damgasıyla bu karanlık çukurlara atılacak.Fiziksel ve psikolojik olarak önceki modellerden daha insanlık dışı koşullar sunan Kuyu Tiplerine insan olan herkesin karşı çıkması bir insani tutumdur."
"ALEVİLER SOYKIRIMA MARUZ KALDI"
"Alevi toplumu açısından Maraş, yalnızca Türkiye sınırları içinde yaşanmış bir katliam değildir. Aynı coğrafyanın ve inanç dünyasının bir parçası olan Suriye Alevileri de özellikle Suriye’deki selefi çetelerin silahlandırılması sürecinden başlayarak, günümüzde de yaşandığı gibi, sistematik saldırılara, katliamlara ve zorunlu göçe maruz bırakılmıştır. Yüzlerce Alevi köyü hedef alınmış; binlerce sivil, yalnızca kimlikleri nedeniyle katledilmiştir. Maraş’ta yaşanan katliam ile Suriye’de Alevilere yönelik saldırılar, aynı nefret ideolojisinin ve aynı karanlık zihniyetin ürünüdür. Her iki coğrafyada da Aleviler soykırıma maruz kalmıştır. Bu durum, nefret siyasetinin sınır tanımadığını ve Alevi toplumuna yönelik tehdidin uluslararası bir boyut taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır."
"CANLARIMIZI UNUTTURMAYACAĞIZ"
"Bu nedenle bir coğrafyada yaşanan zulüm, başka bir coğrafyada yaşayan Alevilerin kaderinden bağımsız değildir. Acılarımız ortaktır; mücadelemiz de ortak olmak zorundadır. Biz Aleviler Maraş’ta ve Suriye’de katledilen canlarımızı unutturmayacağız! Devleti, Maraş Katliamıyla gerçek anlamda yüzleşmeye; ulusal ve uluslararası kamuoyunu ise Alevilere yönelik nefret politikalarına karşı daha güçlü bir dayanışma örmeye çağırıyoruz. Buradan uluslararası topluma ve başta Türkiye olmak üzere dünya devletlerine sesleniyoruz; Colani katilini ve HTŞ çetelerini korumaktan ve palazlandırmaktan vazgeçin. Htşçetelerine verdiğiniz askeri ve ekonomik destek, Alevilerin katliamına cesaret vererek zulmün ve soykırımın yolunu açmaktadır. Dökülen her kanda sizlerin de sorumluluğu vardır. Biz Aleviler zulme karşı yaşamı, barışı ve insan onurunu savunan bir inancın ve tarihsel direncin talipleriyiz. Gerçekler ortaya çıkana, adalet sağlanana ve bu topraklarda eşit yurttaşlık tesis edilene kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz."