NEREYE BAKSAK ACI

Abone Ol

Neyi Kurtaracağımızı Şaşırdık…

Her sabah haberleri açarken içim sıkışıyor. Sosyal medyada gezinirken kalbim daralıyor. Hangi acıya üzüleceğimizi, hangi felakete ses vereceğimizi şaşırdık artık. Bir gün ormanlar yanıyor, bir gün sokak hayvanları hedef alınıyor. Ertesi gün çocuk istismarlarıyla, kadın cinayetleriyle sarsılıyoruz. Ülke yangın yeri, ama alevin nereden yükseldiğini kestiremiyoruz artık.

Bir ormanı kurtaramadık mesela…

Ağaçlar cayır cayır yanarken ekran başında gözyaşı dökmekten başka çaremiz kalmadı. Sonra biri çıkıp “Zaten ağaç değil, makilikti” dedi. Orman mı maki mi tartışırken, binlerce can yok oldu. Sincaplar, kaplumbağalar, kuşlar… Onlar sessizdi belki ama sessizlikleri bizim çığlıklarımızdan daha çok şey anlattı.

Hayvanları kurtarmaya kalktık, “itlaf” diye bir kelimeyle karşılaştık.

Birilerini rahatsız eden her canlı, ölüme layık görülür oldu. Sokakta doğan bir köpeğin hayatı, masa başında yazılan bir yasa taslağında sona erebilir hale geldi. Biz medeniyetten söz ederken, vicdanın yerini “güvenlik” adı altında acımasızlık aldı.

Çocukları kurtarmaya çalıştık, olmadı.

Güya en kıymetlilerimiz… Ama istismar haberleri bitmiyor, eğitim sistemimiz çocukların hayallerini boğuyor. Okul, bir sığınak değil artık. Bazen korkunun, bazen çaresizliğin adresi. Küçük kalpler taşıyabileceklerinden fazlasını omuzluyor.

Kadınlar?

Neredeyse her gün birinin adı “bir erkek tarafından öldürüldü” haberlerinde geçiyor. Özgürlük dediğimiz şey, bir kadının akşam saat kaçta eve döneceğini planlamak zorunda kalmaması değil miydi? Ama biz hala kadınlara “orası güvenli değil” diyoruz, çünkü ülkeyi kadınlar için güvenli hale getiremiyoruz.

Ve en kötüsü…

Tüm bu acılara alışıyoruz. Normalleşiyor. Üzülüp geçiyoruz. Birkaç gün konuşuluyor, sonra unutuluyor. Ama unutulan sadece olaylar değil; umutlar, inançlar, vicdanlar da bu karanlıkta kayboluyor.

Artık neyi kurtaracağımızı şaşırdık.

Çünkü hepsi birbiriyle iç içe. Doğa da insan da hayvan da çocuk da kadın da aynı bütünün parçaları. Birini görmezden gelirsek, diğerini de kaybederiz. Vicdan seçici olmamalı. Acıların sırasını yapmak, hangisi daha önemli diye tartmak insanlığımıza zarar veriyor.

Belki de artık kurtarmaya çalışmaktan önce, korumaya başlamalıyız.

Yanmadan, ölmeden, kırılmadan önce…

Ve belki de ilk önce kendi içimizdeki umudu kurtarmalıyız. Çünkü umudu kaybedersek, hiçbirini kurtaramayız.