Pestisit Nedir? Gıdalardan Nasıl Ayrıştırılır?

Abone Ol

Pestisitler, tarımda zararlı organizmalarla mücadele etmek amacıyla kullanılan kimyasal maddelerdir. Bu maddeler, bitkilere zarar veren böcekleri, yabancı otları, mantarları, bakterileri ya da kemirgenleri kontrol altına almak veya yok etmek için uygulanır. Ancak pestisitler yalnızca hedef zararlıları değil, aynı zamanda yararlı canlıları da etkileyebilir; çevresel kirliliğe, toprak ve su kalitesinin bozulmasına, insanlarda zehirlenmelere ya da uzun vadede kronik hastalıklara yol açabilir.

Tarımda kullanılan pestisitler, bitki yüzeyinde ya da dokularında birikerek hasat sonrasında da kalıntı olarak kalabilir. Bu durum, tüketildiğinde insan sağlığını için tehlike oluşturur. İnsan sağlığı açısından ciddi etkileri bulunan bazı pestisit türleri, hem çevreye verdiği zarardan hem de insan sağlığına olan etkilerinden dolayı yasaklanmıştır.

Pestisitler insan vücuduna besinler aracılığıyla veya pestisitlerin uygulandığı bölgelere maruz kalma sonucu nüfus eder. Ayrıca pestisit kalıntıları sadece yüzeyde değil, bitkinin içine de nüfuz etmiş halde de bulunabilir. Meyve ve sebzelerin dışında hayvansal gıdalar, içme ve kullanma suları ve daha birçok faktör pestisit maruziyetine neden olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hiçbir toplumsal kesim, pestisitlere ve sağlık etkilerine maruz kalmaya karşı tamamen korunamaz.

Gelişmekte olan ülkelerin halkları ile bu ülkelerdeki risk altındaki gruplar özellikle tehlike altındadır.

Pestisitler uzun süreli maruz kalmalarda insan vücudunda birikerek pek çok olumsuz etkiye neden olabilir. Bu etkiler arasında kanser türleri, Parkinson hastalığı, alzheimer, solunum sistemi hastalıkları ve üreme sistemi bozuklukları yer alır.

Okul binaları, park ve bahçelerde de yaygın olarak kullanılan pestisitler bulundukları yüzeye yapışma eğilimdedir. Çocuklar bu yüzeylere temas ettiklerinde, okul ortamında günlerce kalabilen pestisitleri bünyelerine alabilirler. İtalya’da yapılan bir araştırmada oyun parkı, okul bahçesi ve pazar yerinden alınan çim örneklerinde tespit edilen 32 pestisit etken maddesinin %76’sında endokrin sistemi bozucu kimyasallar tespit edilmiştir.

Pestisitler üzerine gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda endokrin bozucu olarak adlandırılan bir grup etken maddenin yalancı hormon davranışları gösterdiği tespit edilmiştir. Beyin gelişimi, uyku döngüsü, stres gibi vücut sürecini düzenleyen hormonlara müdahale eden kimyasallar endokrin bozucu olarak bilinmektedir. Hormonal sistem bozucu pestisitlerin molekül yapısı vücudun ürettiği hormonlarla benzer yapıdadır. Bu tip pestisitler vücut tarafından kendi hormonu gibi algılandığı için sağlık sorunlarına yol açar. Yapılan çok sayıda araştırmada glifosat etken maddesinin östrojen, testosteron ve progesteron gibi üreme sistemi hormonlarını etkilediği tespit edilmiştir. Bu madde meme kanseri ve sperm anomalileri gibi problemlere de yol açmaktadır.

Pestisit maruziyeti ile kanser riski arasındaki ilişki, hem halk sağlığı hem de bilimsel araştırmalar açısından önemli ve hassas bir konudur. Özellikle tarım işçileri, pestisit uygulayıcıları gibi mesleki olarak yüksek düzeyde ve uzun süre maruz kalan bireylerde yapılan bazı çalışmalar, belirli pestisit türleri ile lenfoma, lösemi, prostat, akciğer ve beyin kanseri gibi bazı kanser türlerinin görülme sıklığı arasında potansiyel bir bağlantı olabileceğini öne sürmüştür. Ancak, bu ilişki oldukça karmaşıktır; çünkü maruziyet düzeyini doğru bir şekilde belirlemek zor olabilir. İnsanlar genellikle birden fazla kimyasala maruz kalır ve genetik yatkınlık, yaşam tarzı gibi diğer faktörler de kanser gelişiminde rol oynar.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) gibi kuruluşlar, mevcut bilimsel verilere dayanarak pestisitleri kanserojenik potansiyellerine göre sınıflandırır; bazı pestisitler insanlar için "muhtemel kanserojen" veya "olası kanserojen" olarak sınıflandırılır. Dünya Sağlık Örgütü’nün alt kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) 2019 yılında yaptığı bilimsel bir meta-analizde, pestisite maruz kalan kişilerde non-hodgkin lenfoması geçirme riskinin göreceli olarak %41 arttığını ortaya koyuluyor.

Gıdalardaki düşük seviyede kalıntılar yoluyla maruziyet, mesleki maruziyetten daha düşük kabul edilse de, özellikle hamilelik ve çocukluk gibi hassas dönemlerdeki düşük doz bile yapılan araştırmalarda tehlikeli olabileceği öne sürülmüştür. Tedbirli olmak adına maruziyetin mümkün olduğunca azaltılması önerilmektedir. Son dönemde basın organlarında yer alan haberlerle birlikte, ülkemizde gıdalardaki pestisit oranlarının olması gerekenden çok daha yüksek seviyelere ulaştığını görüyoruz. Bu nedenle hepimizin bu konuda daha dikkatli ve tedbirli olması sağlığımız açısından büyük önem taşıyor.

Yapılan bazı yeni araştırmalar pestisitlerin çocuklarda artış gösteren astım, obezite, diyabet gibi rahatsızlıklarla ilişkili olabileceğini de göstermektedir. Özellikle gebelik öncesi dönemde annenin vücudunda var olan pestisit yükü çocukluk çağı obezitesiyle yakından ilişkilendirilmiş.

-Peki Nasıl Tedbirler Alabiliriz?

Gıda tüketimi söz konusu olduğunda tüm taze sebze ve meyveleri bol akan su altında, yüzeylerini iyice ovalayarak yıkamak yüzeydeki kalıntıları azaltmanın en etkili yollarından biridir. Kabuğu soyulabilen elma, salatalık, patates gibi ürünlerin kabuklarını soymak; marul ve lahana gibi katmanlı sebzelerin en dış yapraklarını atmak; et/tavuk ürünlerindeki görünür yağları ve deriyi ayıklamak da pestisitlerin birikebileceği kısımları uzaklaştırmaya yardımcı olabilir.

Beslenmede çeşitliliğe önem vererek farklı gıda gruplarını dengeli tüketmek, tek bir tür pestisite yoğun maruz kalma riskini dağıtırken, organik sertifikalı ürünleri tercih etmek sentetik pestisit kalıntısı riskini önemli ölçüde azaltabilir.

Mevsiminde yetişen ve mümkünse yerel olarak üretilmiş ürünleri seçmek de daha az pestisit kullanımı anlamına gelebilir ancak en güvenli yaklaşım güvenilen kaynaklardan alışveriş yapmak ve belirtilen temizleme yöntemlerini uygulamaktır.

Massachusetts Üniversitesi’nde pestisitlerin besinlerden nasıl temizlenebileceğini araştırmak amacıyla kırmızı elmalar üzerinde yapılan bir çalışmada ; elmalardan pestisitleri ayırmak için musluk suyu, Clorox ağartıcı ( hasattan sonra pestisitleri uzaklaştırmak için kullanılan yıkama solüsyonu) ve %1lik sodyum bikarbonat kulanılmış. Elmalar bu sıvılarda 15 dakika bekletildikten sonra su ile yıkanmış. Yıkama işlemlerinden önce ve sonra elmaların yüzeyindeki ve kabuklarının derinliklerindeki pestisit kalıntıları ölçülmüş. Sonuçlara bakıldığında en iyi yöntemin sodyum bikarbonatla yıkama olduğunu, elma yüzeyindeki pestisitlerin yaklaşık yüzde 96’sını çıkarabildiğini saptadılar.

Karbonatın daha başarılı olmasının sebebi alkali çözeltilerin pestisitlerin etkinliği azaltmasından kaynaklanır. Oldukça alkali yapıda olan karbonat, pestisitlerin yapısını bozarak onları daha nötr ve zararsız küçük molekülere ayırır. Ardından musluk suyu ile elle ovalayarak yapılan fiziksel yıkama ile de moleküllerin büyük bir kısmının atılmasını sağlar.

*Yapılan araştırmalarda pestisit kalıntılarına en çok rastlanan besinler: Asma yaprağı, sivri biber, ıspanak, kıvırcık, armut, üzüm, elma, patlıcan, dolmalık biber, domates, üzüm

Özetleyecek olursak; satın aldığımız sebze ve meyveleri pestisitlerden arındırmak için, bol suya 1 yemek kaşığı kadar sodyum bikarbonat ekleyerek 15-20 dakika bekletmek ve ardından suyla iyice ovalayarak yıkamak, bireysel olarak uygulayabileceğimiz etkili ve güvenli bir yöntem gibi görünmektedir.

Burada her ne kadar sodyum bikarbonatın zirai ilaç kalıntılarını temizleyici etkisinden bahsetmiş olsak da aslında sağlıklı beslenmeyi sürdürebilmek için tarımsal toksik kimyasalların hiç kullanılmadığı ya da çok düşük dozlarda ve kontrollü olarak kullanıldığı topraklardan yetişen besinleri tüketmemiz gerektiğini de vurgulamak isterim.

"Doğal Görünen Her Şey Temiz Değil!”

Diyetisyen Ece ALTINTAŞ

DANIŞMAK İÇİN TIKLAYIN!