Toksik Ebeveynlik: İyilik Niyetinden Yaraya Dönüşen Davranışlar

Abone Ol

“Bir çocuğun büyümesi için sevgi yeterli değildir; doğru sevgi gerekir.”

— Sue Gerhardt

Kasım ayı… Doğanın dinginliğe büründüğü, yaprakların toprağa kavuştuğu, sessizliğin insanı kendine çağırdığı bir zaman dilimi.

Her şeyin yavaşladığı bu ay, belki de kendi içimize dönmek, çocukluğumuzun sesini duymak için bir fırsattır.

Kendimize şu soruyu sormakla başlayabiliriz:

“Ben nasıl bir çocukluk yaşadım?”

Niyet mi, Etki mi?

Toksik ebeveynlik, sandığımız gibi yalnızca bağırmak, cezalandırmak ya da sevgisizlik değildir.

Kimi zaman “Ben senin iyiliğin için söylüyorum” diye başlayan cümleler, çocuğun ruhunda en derin yaraları açar.

Sevgi adına kontrol etmek, koruma bahanesiyle kısıtlamak, disiplin uğruna değersizleştirmek…

Bunların hepsi iyi niyetle yapılan ama yanlış etki yaratan davranışlardır.

Bir çocuk, sürekli eleştirildiğinde değil; duyulduğunda, kabul gördüğünde gelişir.

Ebeveynin görevi, çocuğun duygularını bastırmak değil, onlara rehberlik etmektir.

Çünkü duygularını ifade edemeyen bir çocuk, büyüdüğünde kendi sesine yabancı olur.

Geçmişten Gelen Yankılar

“Ebeveynler çocuklarına kökler ve kanatlar vermelidir.”

— Johann Wolfgang von Goethe

Ayşe, her sınavdan sonra babasının tek sorduğu soruya alışkındı:

“Kaç yanlış yaptın?”

Yüz üzerinden 95 alsa bile, o beş yanlışa takılırdı babası.

Yıllar geçti, Ayşe artık bir yetişkin. Başarılarının ardından gelen övgülere bile inanmakta zorlanıyor. Çünkü içinden hâlâ bir ses fısıldıyor:

“Yeterince iyi değilsin.”

Babası onu kötü biri olarak büyütmek istememişti elbette.

Sadece kendi çocukluğunda, “Yanlış yapma” sözüyle büyütülmüştü.

Ve fark etmeden, aynı cümleyi devralmıştı.

Toksik ebeveynlik kötü niyetten değil, farkındalık eksikliğinden doğar.

Bilinçaltında “Ben böyle büyüdüm, o da böyle olsun” diye fısıldayan bir geçmiş vardır.

Ama unutulmamalıdır ki, geçmişte yaşanan her şey öğretidir; zincir değil.

Fark Etmek Dönüştürür

“Kendini tanıyan, zincirlerini kırar.”

— Carl Jung

Gerçek ebeveynlik, kusursuzlukla değil, fark etmekle başlar.

Kendi öfkesinin nedenini sorgulayan, “Çocuğum şu an bana ne anlatmak istiyor?” diye düşünen her anne-baba, zinciri kırar.

Çünkü çocuklar sözden çok davranışı öğrenir.

Söylediklerimizi değil, kim olduğumuzu kopyalarlar.

Bir çocuğa verilebilecek en büyük armağan, mükemmel bir ebeveynlik değil; samimi bir insanlık hâlidir.

Hata yapıldığında özür dilemek, duygularını bastırmak yerine paylaşmak, “Ben de öğreniyorum” diyebilmek…

Bunlar bir çocuğun güven duygusunu inşa eder.

Kasımın Sessiz Aynası

“Kendi karanlığını tanımak, başkalarının karanlığıyla baş etmenin en iyi yoludur.”

— Carl Jung

Kasım, doğanın içe çekildiği bir ayna gibidir.

Belki bu ay, biz de o aynaya bakmalı ve kendimize sormalıyız:

Sesimiz, sözümüz, davranışımız ne kadar sevgi taşıyor?

Ne kadar bizim çocukluğumuzdan kalan bir yankıyı?

Kendi iç sesimizi iyileştirdiğimizde, çocuğumuzun geleceğini de iyileştiririz.

Çünkü sevgiyle, anlayışla ve farkındalıkla büyütülmüş bir kalp, dünyayı bile değiştirebilir. 🍂