* FOMO (fear of missing out) son yıllarda sıklıkla duyduğumuz bir terim. İnsanın içinde bulunduğu ana kıyasla daha güzel deneyimler yaşayabileceği bir anı kaçırma korkusu olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle, başkalarının hayatının daha heyecan verici, daha tatmin edici ya da daha mutlu anlarla dolu olduğuna inanmak ve kendisinin bu anlardan mahrum kaldığına dair endişe duymak.
* Cumartesi akşamı hemen herkesin dışarıda eğlendiğini varsayarak evde oturulan dakikalarda hayatın kaçırıldığına inanıp huzursuz olmak FOMO için bir örnek teşkil edebilir. Özellikle, sosyal medyanın ortaya çıkışıyla insanların birbirinin göstermelik hayatını takip edebilmesi, “Şu an daha iyi bir yerde olabilirdim. Bir şey kaçırıyorum” düşüncesini ve dolayısıyla huzursuzluğu da yaygınlaştırdı.
Independent’ın haberine göre herhangi bir ekrana ve hatta kitaba kasten bakmamayı tercih eden insan sayısı son günlerde artıyor. Yeni trendin FOMO’yu yani ‘kaçırma korkusu’ ve kaygı bozukluğunu azaltmayı sağladığı iddia ediliyor.
Kaygı bozukluğu uzmanı Feliciano da görüşü destekliyor ve oturup hiçbir şey yapmamayı öneriyor:
“Bu meydan okumayı harika buluyorum çünkü insanları zihinlerini sakinleştirecek şekilde eğitmeye zorluyor. O dinginlik noktasını bulduğumuzda beyinde ve vücutta çok şey yaşandığını biliyoruz.”
“Sosyal medya, kısa mesaj bildirimleri ya da e-postamızı kontrol ederek sürekli olarak gelen yeni bilgilerden yüksek dopamin seviyelerini alıyoruz” diyen psikoterapist bu duruma bağlılıktansa insanları ‘hayal kurma’ ve ‘zihinlerinin gezinmesine izin vermek’ için cesaretlendirmek istediğini belirtiyor.





