Her yaz benzer manzaralarla uyanıyoruz: Yanan ormanlar, gökyüzünü kaplayan siyah dumanlar, kaçan hayvanlar, çaresiz insanlar… Ve hepsinin ardından gelen açıklamalar: “Yangın kontrol altında”, “Soruşturma başlatıldı”, “Gereken yapılacak”… Ancak yıllardır aynı cümleler, aynı çaresizlik ve aynı ihmaller zinciri.
Türkiye’nin ciğerleri birer birer yanarken, bu felaketin karşısında sadece doğa değil, yönetim anlayışı da sınıfta kalıyor. Orman yangınları elbette doğal afet olabilir ama onların bu denli büyük zararlara yol açmasının arkasında apaçık bir siyasi sorumsuzluk yatıyor. Önlem alınmadığında, hazırlık yapılmadığında, ekipman eksik olduğunda ve en kötüsü rant hırsı doğaya tercih edildiğinde, bu artık doğal bir süreç değil; organize bir ihmale dönüşür.
Yıllardır “uçak var mı, helikopter nerede?” tartışmalarını yaşıyoruz. Türkiye gibi bir ülkenin, orman yangınlarına karşı yeterli hava filosu olmaması nasıl açıklanabilir? Her yaz aynı kabusu yaşarken hâlâ yangın söndürme uçağı kiralamakla övünen bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Sürekli geç kalınan müdahaleler, yetersiz koordinasyon ve sonrasında gelen büyük pişmanlık… Ama doğa, bu sorumsuzluğu affetmiyor.
Daha acısı ise bazı yangınların göz göre göre çıkarılması ve sonrasında bu alanların “turizm bölgesi” ilan edilmesi. Yani doğa sadece ihmalle değil, bilinçli politikalarla da yakılıyor. Ormanlar lüks otellere, beton projelere kurban ediliyor. Halkın yeşili, bir avuç sermayeye peşkeş çekiliyor. Buna “gelişim” deniyor, “yatırım” deniyor. Ama biz bu yatırımın bedelini yanan ormanlarla, zehir soluyan çocuklarla ödüyoruz.
Ormanlar sadece ağaç değildir. Onlar suyumuzdur, nefesimizdir, geleceğimizdir. Bir hükümet, doğayı koruyamıyorsa; doğaya düşman politikalar uyguluyorsa, o yönetim sadece ormanları değil, halkın güvenini de yakar.
Doğa affetmez. Ve unutmaz. Bugün göz yumulan her alev, yarın geri dönüşü olmayan bir karanlık getirir.Siyasilerin sorumsuzluğu artık sadece eleştirilecek bir durum değil; durdurulması gereken bir tehdit haline gelmiştir.
Bu yaz da ciğerimiz yandı. Ama artık sadece ormanlar değil, vicdanlar da kül oldu.