YAŞANANLARDAN SEÇMELER GÖZÜ DOYMUYOR

Abone Ol

Otomotiv sektöründe tek çekim kredi kartı için istenen 1.199.360.34 TL için 1.125.000 TL yani 74.361 TL faiz çekiliyor. Cep telefonu bilgilerini diğerine aktarım için 450 TL isteniyor.

Tatlı patates, İstanbul'da 120 TL, İskenderun'da halde 25 TL. Bu ülkede bazen sadece fiyat değil, sabır da iki katına çıkıyor. Fiyatlar uçuyor, gözü doymuyor, tutumlar değişmiyor.

GÖZ VAR, GÖRMÜYOR

Her şey ortada ama kimse görmek istemiyor. Çünkü görmek sorumluluk ister. Kimi fiyat etiketine bakar, kimi sadece etiketin markasına. Ama herkesin gözü açık, sadece vicdanı kapalı.

GÖRMEDEN DE GÖRMEK

Bir zamanlar "akıllı sistem" diyorduk, şimdi "akıllı bahane" dönemi başladı. Teknoloji ilerliyor ama mantık geriliyor. Kredi kartı faizinden cep telefonu aktarım ücretine kadar her şey “normalleştirildi”. Oysa normal olan, artık kimseye normal gelmiyor.

HIZ VAR, HUZUR YOK

Geçtiğimiz günlerde değerli sanatçı Engin Çağlar bir motor kazasında hayatını kaybetti. Bir dönemin beyaz perdesinde zarafetiyle, duruşuyla tanıdığımız bir isim… Şimdi o duruşun yerinde hız var, gösteri var, risk var. Artık “yaşamak” değil, “yetişmek” istiyoruz. Yetişemeyince de, olan yine insana oluyor. Çağlar’ın ölümü sadece bir trafik kazası değil; “çok hız – çok para – çok servis” çağının sessiz özeti.

Yeni model araçlar, otomatik fren sistemleri, radar uyarıları… Ama o kadar “akıllı” teknoloji içinde insanın düşünme refleksi gitgide köreliyor. Çünkü konfor arttıkça dikkat azalıyor. Direksiyonu tutuyoruz ama hayatın farkında değiliz. Eskiden kaza deyince “yol hatası” aranırdı, şimdi “cep telefonu mu, yoksa selfie mi” diye soruluyor. Motor güçlü, lastik geniş, ekran parlak… Ama sürücü yorgun, sistem yorgun, vicdan uykuda.

Bugünün trajedisi şu: Yavaş yaşamak utanç, hız yapmak statü oldu. “Çok servis, çok para, çok kaza” çağında, artık ölüm bile reklam molasına sığacak kadar sıradanlaştı.
Bir zamanlar “motor sevdası” denilen şey, şimdi “hızın tutsaklığına” dönüştü.

Engin Çağlar’ın ardından söylenebilecek en anlamlı cümle belki de şu:
“Hayatın gazı yok, sadece freni var. Ama çoğumuz o freni çoktan unuttuk.”

UNUTMAK MI, YOKSA GÖRMEZDEN GELMEK Mİ?

2025'in başından bugüne dostluk niyetiyle 2000 adeti( A 4/A 5 boyutlarında) aşkın fötr şapkalı Atatürk fotoğrafları dağıtmışımdır. Birçoğunun yüzünde sıcak bir tebessüm gördüm; bazılarıysa bakmak istemedi, hatta iade etti. Oysa o fotoğraf, sadece bir liderin değil, bir duruşun simgesiydi.

Bazıları o duruşu “geçmiş” sayıyor, oysa biz o geçmişin gölgesinde değil, ışığında yürüyoruz. Çünkü Atatürk’ü anmak; yalnızca 10 Kasım’da saygı duruşu değil, her gün aklı selimle duruş sergilemektir. Fötr şapka, sadece bir aksesuar değil; düşüncenin, zarafetin ve görgünün şapkasını takabilmektir.

Bugün hız, gösteri, çıkar ve rekabet çağında o fotoğrafa bakınca insan ister istemez düşünüyor:

Biz, O’nun görmek istediği Türkiye’yi unuttuk mu, yoksa görmezden mi ? geliyoruz kendi yansımalarımızda.

Necmi Özdemir