ZEYTİNİ ANLAMAK…

Abone Ol

ZEYTİN YAPRAĞI YEŞİL

Zeytin yaprağı yeşil ama yüzler bembeyaz... Sezon başladı, yine aynı oyun sahnede.

Her sene olduğu gibi bu yıl da sahte yağlar raflarda, sahte etiketler sofralarda, sahte sözler ekranlarda. Herkes zeytinyağını konuşuyor ama kimse “zeytinin hikayesini” anlatmıyor.

Oysa zeytin bir ağaç değil sadece; toprakla insanın el sıkıştığı en kadim dostluktur.

Bir bakarsınız Mardin’de, bir bakarsınız Gemlik’te… Kimi dağın yamacında sabırla büyür, kimi ovada küser. Kimi budanır, kimi unutulur. Ama her biri başka bir hikâyedir.

Şimdi sıkım zamanı… Zurnanın “zart” dediği yer! Çünkü sıcaklık 20 dereceyi geçerse, zeytin “yağ” olmaktan çıkar, “mazot” mesabesine gelir. 0–20 derece arası sıkımda 10 kilo zeytinden 1 kilo yağ çıkar ama berekettir o; fenolen bileşikleriyle ilaç gibidir.

60 derecede “hadi ne olacak” diyenlerin yağı ise sofrada değil, garajda iş görür! İçen şifa aramaz, dert bulur.

Hadi maliyeti hesaplayalım:

5 kilo zeytin 60 TL’den 300 TL.

Sıkım 30 TL, ambalaj-nakliye 40 TL.

Toplam 370 TL.

Yani 1 litre zeytinyağının maliyeti 370 TL iken, 200 TL’ye satılan şişedeki yağ sizce ne olabilir? Zeytin değil, “zeytinimsi” bir umut…

Yıllardır söylüyorum, tekrar yazayım:

Eğer zeytinyağını “iş olsun torba dolsun” diye tüketiyorsanız, boşuna zahmet etmeyin, litresi daha ucuz olan mazot işinizi görür. Ama “sağlık” diyorsanız, doğru, güvenilir üreticiden alın. Etiket değil, emek okuyun.

Bu işin en can alıcı kısmı ise güven… Kontiniyi işletenin vicdanı yoksa, zeytinin şerefi de kalmaz. Zeytin yağ değil, inançtır. Zeytinyağının içine mazot, pamuk yağı, prina yağı karıştıran; sadece ürünü değil, insanın inancını da kirletir.

Ve sonra dönüp diyoruz ki, “Niye her şey bu kadar pahalı?”; Aslında pahalı olan dürüstlük… Bir litre temiz yağın arkasında; sabır, alın teri, güneş, taş, su, toprak var.

Ama bir litre sahte yağın arkasında; masa başı formül, laboratuvar karışımı, ucuz yalanlar…

Zeytin yaprağı yeşil… Ama bu yeşilin kıymetini bilmeyen bir ülke, ne tarımda yeşerir, ne ekonomide.

FARKLI KÖK FARKLI TOPRAKTA BİR KEZ TUTARSA…

Amerika’da geçtiğimiz hafta Müslüman bir aday New York Belediye Başkanı seçildi. New York gibi dünyanın en karmaşık şehirlerinden birinde, inancı, kökeni, doğduğu yer değil; yaptıkları, vizyonu ve güvenilirliği kazandırdı ona o koltuğu.

Bizde ise hâlâ şu sorular yankılanıyor: “Bizim şehrimizde doğmamış… Nasıl aday olur?” Sanki mesele doğum yeriymiş gibi. Oysa asıl mesele, nerede faydalı olabildiği, hangi toprağa değer kattığıdır.

Bir şehirde 5 yılı aşkın süredir yaşayan, o kente maddi ya da manevi katkı sağlayan, yerelde insan kazanan birini neden dışlayalım? Toprak da insan gibidir; kimin ayağı altında

yeşerdiğine bakar, kimden beslendiğine değil. Doğduğu şehir başka olabilir ama yaşadığı şehirde ışık yakabiliyorsa, o ışığın adı “yerlilik”tir, “samimiyet”tir, “kentlilik bilinci”dir.

Unutmayalım, Zeytin kökünü bir kez tutturdu mu, nereye dikilirse oranın ağacı olur.

GENÇLER VE GELECEK

Zeytinyağını soğuk sıkımda elde etmek sabır ister. Toprağın, ağacın, güneşin, suyun uyumunu beklemek gerekir. Ama bizim gençlerin yüzde 60’ından fazlası… Sanki her şey “mikrodalga hayatı” olmuş!; Araştırmadan, sabretmeden, denemeden hemen sonuç istiyorlar. Her şey kısa, her şey hızlı, her şey “çok kazandıran” olsun istiyorlar.

Bir dosya açmadan “proje yazarı”, bir kablo bağlamadan “mühendis”, bir plan çizmeden “mimar” olmak istiyor çoğu. Herkes “influencer”, ama kimse “influence” değil!

Oysa güçlü olmak, para kazanmak, fark yaratmak öyle “reel açmakla” olmuyor. Maddi olarak güçlü olmanın yolu; Önce bilgiyle, sonra beceriyle, ardından da sabırla yoğrulmaktan geçer. Tıpkı zeytinin yağ olana kadar çektiği sıkım gibi…

Evet, teknoloji çağındayız. Ama hızla giden trenin nereye vardığını kimse sormuyor. Bir tıkla bilgiye ulaşıyorlar, ama o bilginin ne işe yaradığını merak etmeyen kesim oldukça yüksek. Okuyor ama anlamıyor, duyuyor ama dinlemiyor, her şeyi biliyor ama hiçbirini uygulamıyor.

Belki de sorun gençlerde değil; onlara “sabır” yerine “hız”, “üretim” yerine “tüketim” aşılayan biz büyüklerde…

Gençler unutmasın: Her ağacın meyvesi vardır ama her meyve yağ vermez. Kimisi rüzgârda savrulur, kimisi kök salar. Kök salmak, vakit ister.

Zeytin gibi olun gençler…

Yağınız geç çıksın ama faydanız kalıcı olsun.