Fatih Mehmet Maçoğlu, Komünist Partisi’nden Tunceli’nin Ovacık ilçesi Belediye Başkanlığı’na seçilmişti. Farklı bir belediyecilik modeli uyguladı. Kooperatif kurup boş bulunan hazine arazilerine nohut, mercimek ekti. Arıcılığa başladı. Hormonsuz, ilaçsız ürünlerini değişik illerdeki kooperatifler aldı. Maçoğlu’nun ünü giderek yayıldı.

Tunceli Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Seçimi kazandı. Tunceli’yi, kayyımdan devraldı. Dönemin valisinin önemli yolsuzluklarını ortaya çıkarsa da, o zamanın İçişleri Bakanı valiyi korudu, kolladı, devletin milyonlarının heba olmasına, getirdiği müteahhitlerin zenginleşmesine göz yumuldu. Bu vali, başka bir ile atandığında da müteahhidini de götürmüştü...

ZİMMET VE KAMU ZARARI

Maçoğlu, son yerel seçimde Kadıköy Belediye Başkanlığı’na Komünist Parti’den aday gösterildi. Seçimi kaybetti. Onun için “Keşke Tunceli’de yarım kalan işlerini tamamlasa, olanaklar ölçüsünde yeni yatırımlar, örnek uygulamalar gerçekleştirseydi” diyenler de az değildi.

Fatih Bey’e henüz tebliğ edilmeden başkanlığı dönemiyle ilgili bir iddia basına ve sosyal medyaya yansıdı. Mülkiye Müfettişi raporuna göre 2020-2024 yılları arasındaki belediye başkanlığı dönemiyle ilgili “zimmet” ve “kamu zararı” iddiaları ortaya atıldı.

Söz konusu raporda; belediye bütçesindeki personel gider oranının yasal sınır olan yüzde 40’ı aştığı ve 145 personelin işe usulsüz alındığı öne sürülüyor, başkana toplam 86 milyon TL zimmet çıkarılıyor. Ancak raporun içeriğinde, yapılan harcamaların gerekçeleri, yasal zorunluluklar ve dönemin ekonomik koşulları gözardı edilip salt matematiksel veriler üzerinden Maçoğlu’na 86 milyon TL kamu zararıyla suçlanmış.

BU BİR YASAL ZORUNLULUK

Tanıdığımız Fatih Mehmet Maçoğlu, devlet malını iki gözü gibi bilir. Onunla ilgili zimmet, kamu zararı denilince kendisini arayıp, “Bu nedir Fatih Bey?” diye sordum. Aradığıma, sorduğuma memnun oldu. İşte, Fatih Bey’in bu suçlamalara cevabı:

“Söz konusu istihdamın ve oluşan mali tablonun gerçek gerekçelerini teknik verilerle açıklayayayım: İlk olarak göreve geldiğimde, önceki kayyım yönetimi tarafından iş akitleri feshedilen personelin açtığı ‘işe iade davaları’ sonuçlanmaya başlamıştı. Bu kapsamda, mahkemeyi kazanarak işe iade hakkı elde eden 30’un üzerinde personel, hukukun üstünlüğü ilkesi ve mahkeme kararlarının bağlayıcılığı gereği yeniden göreve başlattık. Bu bir tercih değil, yasal zorunluluk..

İkinci olarak bölgemizdeki baraj ve akarsularda yaşanan boğulma vakalarına müdahale kapasitesini artırmak amacıyla müdahale ekipleri farklı illerden veya kurumlardan talep edilmekteydi. Bazen ekibin gelmesi 1-2 günü buluyordu. Dışarıdan ekip bekleme sorununu ortadan kaldırmak amacıyla; Dalgıç Federasyonu’ndan eğitim ve sertifika verme yetkisine sahip eğitmen tarafından yürütülen süreç sonucunda, 10 personelimiz sertifikalandırıldı, bu yetkinlikleri resmi kayıtlara işlenerek uzman ‘Su Altı Arama Kurtarma’ ekibi göreve hazır hale getirildi. Buna ek olarak, merkezi idare tarafından belediyelerde kurulması zorunlu hale getirilen Afet İşleri Müdürlüğü bünyesinde, olası deprem ve afetlere hazırlık amacıyla 8-9 kişilik teknik uzman kadrosu oluşturduk.

SOSYAL BELEDİYECİLİK

Yine bu dönemde hayata geçirdiğimiz Fırın ve Aşevi projesi kapsamında, halkın temel gıda ihtiyacını karşılamak üzere 20 kadın personel istihdam edilerek sosyal belediyecilik faaliyeti yürüttüm. Geriye kalan istihdamlar ise; emeklilik, istifa ve yurt dışına göç gibi nedenlerle ayrılan personelin yerine istihdam edilen, büyüyen turizm potansiyeli ve artan nüfusun getirdiği su, kanalizasyon ve temizlik hizmetlerinin aksamaması adına alınan saha personeliydi.

Personel gider oranının yüzde 40 bandını aşmasının temel nedeni ‘gereksiz istihdam’ değil, ülkemizin içinde bulunduğu hiperenflasyonist ortamdır. İlgili dönemde enflasyon oranları (ENAG ve diğer bağımsız kuruluş verilerine göre) yüzde 120-130 seviyelerine ulaşırken, İller Bankası’ndan belediyemize aktarılan paylar bu artışın çok gerisinde kalmıştı.

DOĞRUDAN HİZMET

Tunceli Belediyesi, kamu kaynaklarını korumak adına “hizmet alımı” (ihale/taşeron) yöntemi yerine; “Doğrudan hizmet üretimi” modelini benimsemişti. Kendisinden önce yapılan ihaleleri iptal edip işleri belediye personeliyle gerçekleştirdi.

Böylece belediyenin toplam kamu harcaması önemli ölçüde azaltıldı. Fatih Mehmet Maçoğlu “Yaptığımız kamu zararı değil, aksine, bilakis kamu tasarrufudur. Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hükümleri gereği, çalışanlarımızın maaşları enflasyon oranında güncellemiştik. Sonuç olarak ortada şahsi menfaat temini veya keyfi bir harcama söz konusu değil.. Yapılan her işlem; Belediye Kanunu, İş Kanunu ve kamu yararı ilkesi gözetilerek yerine getirildi.”

HESAP VERMEYE HAZIRIM

Merkezi bütçe paylarının ekonomik gerçeklikten uzak kaldığı bir ortamda, sadece Tunceli Belediyesi değil, Türkiye genelinde yüzlerce belediye aynı bütçe açmazıyla karşı karşıya. Çözüm, kamu hizmeti üreten yöneticileri suçlamak değil, yerel yönetimlerin gelir yapısını güçlendirmektir.

Maçoğlu, “Yargıya, denetim organlarına, halkımıza her türlü hesabı vermeye hazırım. Ne zimmete geçirilmiş bir kuruş var, ne de kamu zararı var” diyor. Merak edenler Fatih Mehmet Maçoğlu’nu arayıp gerçeği öğrenebilir.