“Seçme işi…
Kanunlar, yönetmelikler uyarınca bir veya daha çok aday arasından belli birini veya birkaçını seçme…”
Türk Dil Kurumu’na göre seçimin anlamı bu kadar basit.
Gidiyorsunuz, oyunuzu atıyorsunuz, en iyisi olduğuna inandığınız ismi seçiyorsunuz.
Ya da “Kimse benim kafamda değil” diyerek, sandığa gitmiyorsunuz.
Hepsi bu. Basit.
Peki bizde durum ne?
Son dönemde bakıyorum da sanki seçime değil de savaşa gidiyormuşuz gibi.
Muhalefeti iktidarı, sağcısı kendine solcu diyeni… Hepsi aynı kafada.
Biz iyiyiz, karşı taraf kötü.
Bizim söylemimiz doğru, karşı tarafın yanlış.

**

Kullanılan dil çok ama çok kötü.
Alın size Erzurum olayları. Belli ki provokasyon var. Neyse ki, sağduyulu kitle ve Erzurum halkı bu provokasyona gelmedi. Olayların devamı olmadı. Yoksa, bugün içinden çıkılmaz bir hale giderdi Türkiye.
Bir örnek de kendimizden vereyim.
Bu sabah Cumhuriyet Bulvarı’ndan işe geliyorum.
Bir berberin önünden geçerken, yanına gelmek isteyen arkadaşına, “Seninle aynı düşünmüyoruz. Sen …. adayını destekliyorsun. Yanıma gelme” diyor.
Arkadaşı da sitem ediyor ama boşuna…

***

Yapmayın lütfen…
14 Mayıs veya kalırsa, 2. turun yapılacağı 28 Mayıs geçecek.
Siyasiler koltuklarında oturacak, gül gibi yaşamaya devam edecek.
Biz ise yine arkadaşımızla, komşumuzla, akrabalarımızla yüz yüze geleceğiz.
Yine başımıza bir şey geldiğinde ilk onlar yardıma koşacak.
Bu nedenle de bunun bir savaş değil…
Seçim, tercih olduğunu unutmayalım.
İnsanlığımızı kaybetmeyelim.