05 Aralık 2025’te İSU Genel Müdürü’nün yaptığı paylaşım, uzun süredir kapımızda bekleyen bir gerçeğin tok bir uyarısıydı.
Hiç kızmayın…!
Su kesintisi bir sonuçtur.
Asıl mesele ise; suyu yönetme becerimizin günün şartlarının gerisinde kalmasıdır.
Ve bu mesele…
Sadece belediyenin değil; bu şehirde nefes alan herkesin ortak sınavıdır.
Vatandaşından sanayicisine, site yöneticisinden tarımsal üreticisine, işletmelerden kamu kurumlarına kadar herkesin sorumluluğu vardır.
Dünya Alarm Veriyor, Türkiye En Kritik Eşiklerde
The Economist Intelligence Unit’in Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) verilerine dayanarak oluşturduğu 2040 su stresi haritası risk seviyelerini şöyle tanımlıyor:
%80-100 : Son derece yüksek risk
%40–80 : Yüksek risk
%20–39 : Orta-yüksek
%10–19 : Düşük-orta
%10 : Düşük risk
Ve Türkiye, ne yazık ki…
%80’in üzerinde “son derece yüksek su stresi” bölgesinde.
Bu tablo bize şunu söylüyor:
Su, artık yalnızca bir belediye meselesi değildir; bir “şehir kültürü” meselesidir.
Birlikte hareket etmeyen şehirler kazanamaz.
Bir Şehir Suyunu Yönetemiyorsa,
Yarın Hiçbir Krizle Baş Edemez.
Bu nedenle atılacak adımlar, yalnızca belediyeden beklenen hizmetler değil; kent paydaşlarının tamamının birlikte omuzlaması gereken bir su yönetimi kültürüdür.
1. İçme Suyunun Doğru Kullanımı
(Sadece belediyenin değil, tüm kentlilerin sorumluluğu)
İçilebilir suyun:
araç yıkamada,
bahçe ve çim sulamada,
site temizliğinde,
işletme yıkamalarında
kullanılması, belediyenin değil, toplumun ortak yanlış alışkanlığıdır.
Şehir yönetimi kadar;
vatandaşın, site yönetimlerinin, işletmelerin de bu alışkanlığı değiştirme sorumluluğu vardır.
2. Gri Suyu Yeniden Kullanmak
(Kurum–site–ev üçgeninin ortak görevi)
Gri su kullanımı artık bir çevre duyarlılığı değil, zorunlu bir şehir refleksidir.
Evler çamaşır/deterjan atık sularının temizlikte kullanılması
Siteler ortak alan temizliğinde gri su sistemleri
Belediyeler park-bahçe/yol yıkamalarında gri su kullanımı
İşletmeler yıkama hatlarında geri kullanım
Bu zincirin her halkası tamamlanmadan şehir su stresiyle baş edemez.
3. Yağmur Suyu Yönetimi
(Şehrin tüm paydaşlarının el birliği ile yapacağı bir dönüşüm)
Kocaeli gibi yağışlı bir şehirde yağmur suyunun kanalizasyona akıp gitmesi, artık kabul edilemez.
Bu konu;
Belediyenin tek başına çözeceği bir mesele değildir.
Kimler sorumlu?
Belediye: Yeni yapılarda yağmur suyu depolarını zorunlu kılmak
Müteahhitler: Projelerine ekonomik depolama sistemleri eklemek
Site yönetimleri: Otopark ve bahçe sulamasını yağmur suyuna geçirmek
Vatandaş: Çatıdan akan suyu depolamak için küçük tanklar kurmak
Kamu kurumları: Kendi binalarında yağmur suyu hasadı oluşturmak
Bu bir toplumsal şehir politikasıdır.
4. Peyzaj & Tarımsal Sulamada Disiplin
(Bu sadece belediyenin değil, tüm kullanıcıların görevi)
Eski alışkanlıkların hiçbiri bugünün su krizine dayanamaz.
Hortumla sulama = 3 kat su israfı.
Bu israfın faili sadece belediye değildir;
bahçeyi sulayan her site, her işletme, her birey bu sorumluluğun içindedir.
5. Kayıp-Kaçak Yönetimi
(Belediye + sanayi + vatandaş üçlüsünün ortak denklemi)
Kayıp-kaçak belediyenin sorumluluk alanıdır;
ama kaçak su kullanımı, kaçak bağlantı, aşırı tüketim…
Toplumun sorumluluk alanıdır.
Eğer bir şehirde kayıp-kaçak %30 ise sorun sadece borularda değil;
“şehir kültüründe” de vardır.
SON SÖZ:
Bu Şehir Suya Sahip Çıkarsa,
Geleceğine Sahip Çıkar.
Kocaeli büyük bir sanayi, yoğun bir nüfus, ağır bir iklim baskısı taşıyor.
Bu nedenle su yönetimi yalnızca İSU’nun değil;
her evin, her işletmenin, her sitenin, her kurumun ortak meselesidir.
Birlikte hareket eden şehirler suyu yönetir.
Suyu yöneten şehirler ise geleceğini yönetir.
Bu satırları bir mühendis olarak değil,
bu şehrin vicdanına inanan bir yurttaş olarak yazıyorum.