Bugüne kadar yabancı dil öğretimi ve öğrenimiyle ilgili epeyce söz söylenmiştir. Kimileri, deney ve gözleme dayalı, kanıtlanabilir bilgi iken, kimileri de – üç ayda, bir ayda, bir haftada, hatta on dakikada yabancı dil, üç dakikada yabancı dil gibi spekülatif söylemlerdir. Yazılan ve söylenenlerin doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmayacağım. Bu konuyu daha önce yazmış olduğum “Yabancı Dil Öğrenimi-Öğretimi Üzerine Spekülasyonlar” (İng.: Speculations on Foreign Language Learning-Teaching) başlıklı makalemde ayrıntılı bir şekilde ele aldım. Burada sizinle yabancı dil öğrenimini ve öğretimini doğrudan ilgilendireceğini düşündüğüm bir deneyimimi paylaşmak istiyorum.
Türkiye’ye Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar başkanlığında Türkçe öğrenmek için Dünyanın farklı ülkelerinden gelen öğrencilerime üst düzey bir eğitim vererek dil engeli olmaksızın Türkiye’deki üniversitelere, ilgi ve yeteneklerine göre yerleşmelerine katkıda bulunmaya çalıştım. Üst düzey eğitimle neyi kast ettiğimi açıklamak istiyorum.
1-Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen öğrencilere Türkçe Seviye Tespit Sınavından sonra, özellikle önem verdiğim; Arap ülkelerinden gelen öğrencilere Arapça bilen Türkçe okutmanlarını, Avrupa Ülkelerinden gelen öğrencilere, Almanca, Fransızca ve İngilizce bilen okutmanlarını, Asya ülkelerinden gelen öğrencilere, yine geldikleri ülkede ağırlıklı olarak konuşulan dili ve kültürünü bilen (Çince, Rusça) okutmanlar görevlendirdim.
2-Her okutmana yeter sayıda öğrenciyi zimmetledim; onların dil gelişimiyle yakından ilgilenmeleri için onları görevlendirdim. Ders dışı buluşmalar ve etkinliklerle kursta dil öğrenimine harcanacak zamanı en aza indirmeye çalıştım.
3-Öğrencilerin keyfi devamsızlık yapmamaları için hem öğrencilere hem de okutmanlara gerekli uyarılarda bulundum. Bir dersin kaçırılması bir sonraki dersin öğrenilmesini zorlaştıracaktır.
4-Dil ve kültür birlikte öğrenilir. Bunun için komşularım da eğitimin bir parçası oldular. Komşularım, hem meraklarını gidermek hem de Türk misafirperverliğini göstermek için öğrencileri küçük gruplar halinde evlerinde ağırladılar. Yabancı öğrencileri ağırlama o kadar ilgi gördü ki, başka mahallelerden de öğrenci ağırlama teklifleri geliyordu. Herkes çok mutluydu.
5-Öğrenciler B1 seviyesini geçtikten sonra, öğrencilerin ileride seçecekleri alanla ilgili kavramları öğrenmeleri için, seçmeli destek dersler açarak, Tıp, Mühendislik, sosyal alanlarda görev yapan alan eğitimcilerinden yardım aldım.
6-Kurs bitimine yakın, tüm öğrencilere isabetli bölümler seçebilmeleri için kursta kariyer danışmanlarıyla işbirliği yaptım.
Bu arada anlamlı bulduğum birkaç olaya da kısaca değinmek istiyorum.
-Bosnalı bir öğrencim hastalandı ve hastanede yatmak zorunda kaldı. Bir Sırp öğrencim onu hiç yalnız bırakmadı; yanında refakatçi olarak kaldı. Kin, nefret, düşmanlık yerine sevgi ve barış dilinin öğretilmesi ne kadar anlamlı…
-İftar kültürünü öğretmek üzere, bir grup öğrenciyi iftara davet etmiştim. Yunanlı bir öğrencim iftar vakti yakın olmasına rağmen yana yakıla çiçekçi aramış; evimize elinde çiçekle gelmişti.
-İftar sofrası kurulmuş, herkes sofraya oturmuş, fakat kimse ağzına bir şey götürmüyordu. Ezanın okunmasını bekliyordu. Belarus’lu bir öğrencim:” Bu nasıl bir inanç disiplini? Her şey ortada, ama kimse yemeğe dokunmuyor. Yarın ben de oruç tutacağım. Bu duyguyu tatmak istiyorum.” dedi.
-Bulgaristan’dan gelen öğrencilerim beni Bulgaristan’a davet etmişlerdi. Davetlerini kabul edip Bulgaristan’a gittim. Öğrencilerim aralarında anlaşmışlar; hangi gün kimde kalacağımı belirlemişlerdi. Birkaç gün farklı öğrencilerimde konuk oldum. Sıra Emil’e gelmişti. Emil otomobiliyle gelip beni aldı ve yaşadıkları köye doğru yola çıktık. Yolculuk esnasında ormanlık bir yerden geçiyorduk. Yüksekte, ormanın içinde güzel bir bina dikkatimi çekti. Emil’e buranın ne olduğunu sordum. O da beş yıldızlı bir otel olduğunu söyledi. Orayı görmek istediğimi söyledim. Emil de beni kırmadı oraya götürdü. Oteli çok beğendim. Bahçesinde kocaman bir yüzme havuzu, etrafında yürüyüş parkurları vardı. Biraz yürüdüm, dağ çilekleri, rengârenk çiçekler sanki benim burada kalmamı istiyordu. Resepsiyondaki görevliye odaları görmek istediğimi söyledim. O da bana odaları gösterdi; çok temiz ve düzenliydi. Manzarası da harikaydı. Oda fiyatını sordum. Pahalı değildi. Kral dairesinin fiyatını sordum. O da o kadar pahalı değildi. Emil’e: “Burayı çok beğendim. Burada birkaç gün kalmak istiyorum. Ben sana telefon ederim, köyünüze daha sonra gideriz.” dedim. Emil de: “Tamam hocam. Siz bana telefon edin. Ben gelir sizi alırım.” dedi. Ben eşyalarımı odama çıkardım. Bir an önce havuza girmek istiyordum. Havuz pırıl pırıldı. Aşağı indim. Hemen havuza atladım. O arada, otel çalışanı çok güzel bir meyve tabağı hazırlamış, havuzun kenarındaki masaya koymuştu. Havuzdan çıktım, kurulanıp masaya oturdum. Birden içime bir ürperti girdi. Ben Almanca, İngilizce ve Türkçe biliyordum, ama Bulgarca bilmiyordum. Hadi burada İngilizce anlaşabiliyordum. Dışarıda başıma bir iş gelse, yardıma ihtiyacım olsa ve karşılaştığım insanlar Bulgarcadan başka dil bilmese ne yapardım. Hemen garsonu çağırdım. Bana, zor durumda kaldığımda kullanabileceğim Bulgarca ifadeleri telaffuzlarıyla birlikte öğretmesini istedim. Ben İngilizce soruyorum, o da bana Bulgarca karşılığını tercüme ediyordu. Söylediklerini hem yazılışıyla hem de söylenişiyle not alıyordum. Hasta olduğumda, acıktığımda ya da susadığımda, yolda kaldığımda, para bozdurmak istediğimde, ilaç almak istediğimde, telefon etmek istediğimde, kısaca hayatta kalmak için gerek duyacağım temel ifadeleri ben sordum o söyledi ve hepsini not ettim. Bir sayfa kadar tuttu. Garsona teşekkür ettim ve bir kahve getirmesini istedim. Garson, kahve getirmek için oradan ayrıldı.
İçimdeki sıkıntı gitmiş, yerini hoş bir huzur kaplamıştı. Hafiflemiştim. O anda zihnimde yabancı dil öğretimine nereden başlanması gerektiği fikri somutlaştı. Türkiye’ye döndüğümde on bir dilde, günlük hayatta karşılaşılabilecek zorlukların üstesinden gelmede yardımcı olabilecek temel bilgilerin olduğu bir rehber hazırladım. Türkçe öğrenmek üzere kursa gelen öğrencilere ilk önce bu rehberi dağıttım.
Gelin tanış olalım
İşi Kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz
(Yunus Emre)
Prof. Dr. Yusuf ŞAHİN