Tanınmış bir iş insanı olan Atilla Doğan, geçtiğimiz günlerde vefat etti. Ankara’da kılınan cenaze namazı esnasında çekilen ve sosyal medyada paylaşılan bir video, kısa sürede gündem oldu. Birçok gazete ve haber ajansı bu olayı internet sitelerine ve sayfalarına taşıdı. O videoda cenazeye katılan ve Doğan’ın 7 yıl önce kapattığı Kocaeli’deki fabrikasında çalışan işçiler vardı. Camii imamı, cenaze namazını kıldırırken helallik almak istedi ve tam o esnada oldukça ilginç bir olay yaşandı. Kocaeli’nden Ankara’ya giden işçiler, hep bir ağızdan haklarını helal etmediklerini haykırdı.
Aslında, daha önce bazı cenaze törenlerinde de bu tip olaylar farklı konular ile basına yansıyarak haber oldu. Ancak daha önceki haberlerden hatırladığım kadarı ile hiçbirinde bir cenaze törenine katılan çok sayıda kişi, yani 20 kişilik bir grup tarafından helallik vermemek gibi bir olay yaşanmamıştı. İş yerlerinin kapanması sonrasında alacaklarını alamadıkları için böyle bir tepki gösterdikleri söylenen işçileri ve hikâyelerini bende merak ettim. Aslında konuya yabancı değildim. Ama işi bu aşamaya kadar getiren ve Kocaeli’den, Ankara’ya kadar cenaze için giderek helallik vermeyen işçilerin hikâyelerini kendilerinden dinlemek istedim.
Toplum olarak ne yaşarsak yaşayalım, bir kişi hasta olduğunda veya vefat ettiğinde aramızda ne yaşanırsa yaşansın genelde unuturuz. Hatta cenazesine bile katılarak, geçmişin hatırına genel olarak helalliğimizi de veririz. Eğer bir hakkımız ya da alacağımız varsa , genelde bunu söylemez ve merhumun ya da yakınlarının bize gelip helallik almalarını bekleriz. Hasta olan ya da yaşı ileri olan kişiler bu nedenle sürekli olarak eşine, çocuğuna veya akrabasına böyle bir durumda hem borcu hem de alacağı konusunda bilgi verir. Bu tür olaylar pek yaşanmaz. Ama burada mağdurda alacakta çok fazla…
Gazetemizin de haber yaptığı bu olayda, işçilere ulaşmak için sosyal medyada bir araştırma yaptım. Videoyu ilk paylaşan kişiye ulaştım. Ben kendisi ve irtibatı varsa birkaç arkadaşı ile görüşmek istediğimi söyledim. O bütün arkadaşların birbirleri ile bir WhatsApp gurubu üzerinden irtibatlı olduğunu söyledi. Pazartesi günü kapanan ve hala kullanılmayan fabrika önünde buluştuk. 20’nin üzerinde mağdur işçi geldi. Olayı bizzat onların ağzından dinleyerek detaylarıyla birlikte gazetemizde özel haber olarak yayınladık.
En çok merak ettiğim, cenazeye sırf helallik vermemek için mi gittikleriydi. Sorduğumda hepsinin tepkisi aynı oldu. 7 yıl önce bir anda yıllarca emek verdikleri fabrikaları kapanmıştı. O günden bu yana haklarını almak için çabalayıp durmuşlar. Hatta bunun için yeri geldiğinde İstanbul’a, yeri geldiğinde Ankara’ya giderek patronlarına ait ev ve iş yerlerinin önünde görüşme talebinde bulunmuşlar. Ancak görüşemedikleri gibi özel güvenlik görevlileri tarafından da hırpalandıkları olmuş…
Bu işçiler, patronları ve çocuklarının imzaladığı ödeme protokolünden sadece 1 taksit alabilmiş. Cenazeye bu tarz bir eylem yapmak için gitmediklerini sadece patronları vefat ettiği için geride kalan oğulları ve eşi ile görüşme amacında olduklarını söylediler. Ancak gider gitmez Doğan’ın çocuklarından birinin kendilerini görerek ‘Burada ne işiniz var’ deyip tepki gösterdiğini ve polis çağırdığını iddia eden işçiler, kendileri ile görüşmedikleri ve bu şekilde tepki gösterdiklerinden dolayı haklarını helal etmediklerini söylemişler.
İş yerleri bir anda kapanmış, işsiz kaldıktan sonra haklarını 7 yıl boyunca söz verilmesine ve protokol imzalanmasına rağmen alamamış, mağduriyetleri devam eden işçiler için, merhum Doğan’ın yakınlarının gerekeni yapacağını umut ediyorum. Çünkü toplumumuzda birinin cenazesine katılıp yüksek sesle ‘hakkımı helal etmiyorum’ demek kadar, onları bu kadar çaresiz ve mağdur duruma düşürerek, olayların bu noktaya gelmesine izin vermekte yanlış. Ancak, ‘kul hakkı’ çok önemlidir. İşçinin alın teri çok önemlidir. Merhum iş insanı Doğan’a Allahtan rahmet dilerken, yakınlarının da bu olayın mağdurları ile en kısa sürede bir araya gelerek, çözüm için adım atmalarını ve işçilerden helallik almalarını temenni ediyorum.