Burada her yerde duyduğumuz çağrıları yinelemeyeceğim…
Geçtiğimiz gün Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul’un derin uykusunu kısa süreliğine böldü.
Birkaç gün konuştuk, birkaç manşet attık, birkaç toplantı düzenlendi ve her zamanki gibi bu olay da gündemden düştü.
“Önlem alalım, bilim insanlarını dinleyelim” demeyeceğim. Çünkü bu cümleler yıllardır süren ihmallerin altında çoktan ezildi zaten.
Artık sormamız gereken soru şu: Deprem olursa ne olur?
KAÇ KİŞİ EVSİZ KALIR?
İstanbul başta olmak üzere Kocaeli, Sakarya, Bursa, Yalova ve Tekirdağ...
Bunlar yalnızca Marmara’nın kıyısındaki kentler değil, aynı zamanda sanayi damarlarımızın geçtiği, milyonların yaşadığı yerleşim bölgeleri.
Yaklaşık 7.5 büyüklüğünde bir depremde sadece İstanbul’da yaklaşık 48.000 bina ağır hasar alacak.
Kocaeli’nde ise bu rakam 20.000 olarak tahmin ediliyor. Etkilenecek şehirlerin toplamında ise 120.000 bina.
Bu rakam, yüz binlerce insanın bir anda evsiz kalması demek.
Ortalama baz alınırsa 2.5 3 milyon insandan bahsediyoruz…
23 Nisan’da yaşanan 6.2 büyüklüğünde ki depremde bile sokağa çıkan insanları ve telaşı görmüşsünüzdür…
KAÇ KİŞİ HAYATINI KAYBEDER?
1999 Marmara Depremi’nde resmi kayıplar 17 binin üzerindeydi.
Şimdi şehirler iki kat büyüdü, nüfus arttı, yapılaşma daha da yoğunlaştı.
Bilim insanları, böylesi bir felakette 300 binden fazla kişinin hayatını kaybedebileceğini söylüyor.
Bu, sadece istatistik değil; isimleri, hikâyeleri, hayalleri olan insanlar ölecek.
Sıradan bir sabahı bekleyen, çocuklarını okula gönderecek, işe gidecek insanlar...
Belki de bizler.
YARDIMLAR KAÇ GÜNDE GELİR?
Deprem yalnızca binaları değil, yolları, köprüleri, iletişim hatlarını da yutacak.
Kahramanmaraş depremlerinde gördük. Milyonlarca ton enkaz, aylar boyunca kaldırılamadı. Marmara'da bu sayı ikiye, üçe katlanacak.
Kurtarma ekipleri, yardım malzemeleri, sağlık personelleri…
Yardım ekiplerinin sahaya ulaşması günleri bulacak. Belki de beton yığını sebebiyle sahaya ulaşamayacaklar bile.
YIKIMDAN SONRA NE OLUR?
Şimdi düşünelim...
Toplamda 120 bin bina ağır hasar aldı. Yaklaşık 2,4 milyon insan bir gecede evsiz kaldı. 300 bin üzerinde insan hayatını kaybetti.
Mesele sadece duvarların yıkılması değil. Asıl yıkım, yıkımdan sonraki gün başlayacak.
Çadırlar yetersiz kalacak. Tuvaletler, temiz su, elektrik, iletişim... Hepsi sekteye uğrayacak.
Kokular yükselecek. Çürüyen bedenlerin, açıkta kalan kanalizasyonların, susuz kalan şehirlerin kokusu.
Salgın hastalıklar dalga dalga yayılacak. İshal ve bağırsak enfeksiyonları, Solunum yolu hastalıkları, Cilt enfeksiyonları, Salgın gribi ve su kaynaklı virüsler ve daha fazlası.
Sağlık çalışanları yetişemeyecek; en basit antibiyotik bile hayati öneme sahip olacak.
Bir şişe temiz su, bir kutu bebek maması, bir battaniye...
Bitti mi? Tabi ki hayır. Daha yeni başlıyor.
Yağmalar başlayacak. Marketler, eczaneler, depolar hedef olacak. Güvenlik sağlanamadıkça evlere, dükkânlara saldırılar artacak. İnsanlar, yaşamak için birbirinden çalacak.
Polis yok, ordu yetersiz, devlet mekanizması ilk şoku atlatmaya çalışıyor. Ve o anda şehirler, sadece harabelere değil, kuralsızlığa da teslim olacak.
Deprem yalnızca binaları yıkmaz. Toplumu da, düzeni de, ahlakı da sınar.
Enkazın altından yalnız bedenler değil, bazen insanlık da çıkamayabilir.
HAYAT KAÇ GÜNDE NORMALE DÖNER?
Gerçek şu: Normal dediğimiz şey, o gün yıkılacak.
Şehirler haritadan silinmeyecek belki ama ruhsuz binaların yerini umutsuz çadırlar alacak. Elektrik, su, iletişim... Hepsi bir süreliğine geçmişte kalacak.
Hayatın eski ritmine dönmesi, yıllar sürebilir. Tıpkı Van’da, Elazığ’da, Hatay’da olduğu gibi...
Çünkü burada daha fazla bina, daha fazla yıkım, daha fazla kaos olacak.
Yalnızca fiziksel enkaz değil, psikolojik enkaz da yıllarca sürecek.
EKONOMİ NE OLUR?
300 milyar dolar... Olası bir Marmara depreminin Türkiye ekonomisine maliyeti bu. Türkiye ekonomisinin neredeyse üçte biri.
Sadece para değil bu; yitirilen fabrikalar, işsiz kalan milyonlar, durma noktasına gelen ihracat, hasar gören limanlar...
Yani bir gecede yalnızca binalar değil, ülkenin omurgası da kırılacak.
Bu felaket, yalnızca Marmara’yı değil, ülkenin geleceğini de yerle bir edecek.
Ve unutmayın…
Birkaç gün konuştuk bu son sarsıntıyı; sonra yine gündemimiz değişti.
Deprem, tarihsiz bir mektup gibi duruyor elimizde. Herkes biliyor, ama kimse okumak istemiyor.
Kaderin suçu yok; ihmalin izi ise her betonun çatlağında duruyor zaten…