Haziran geldi… Takvimlerde sadece bir ayın adı değil artık; umutların yeşerdiği, planların yapıldığı, sınavların bittiği, çantaların toplandığı bir döneme girişin habercisi. Yaz… Kimi için uzun zamandır beklenen bir tatil, kimi için bir köye dönüş, kimisi içinse sadece “biraz nefes alabilmek”.
Okullar kapanıyor, öğrenciler sınavların yükünü arkalarında bırakırken, aileler “bu yazı nasıl geçireceğiz?” sorusuyla baş başa. Mezuniyetler var; gözyaşı ve gururun iç içe geçtiği anlar. Bir sayfa kapanıyor, yeni bir hayatın kapısı aralanıyor. Herkesin hikâyesi başka ama ortak bir şey var: Değişim. Yenilenme arzusu.
Ekonomik şartlar ağır, bunu hepimiz biliyoruz. Tatil hayalleri artık otellerde değil belki, ama bir ağaç gölgesinde, bir termos çayda, bir eski arkadaşla edilen sohbette gizli. Büyükşehirlerin kalabalığından kaçıp köy yollarına düşenler çoğaldı. Betonun yerini toprağa, gürültünün yerini kuş seslerine bırakmak isteyenlerin sayısı hiç az değil. Herkes kendi imkanınca bir “mola” peşinde.
Yazın bir başka yüzü de kardeşlik ve barış özlemidir. Gönül ister ki bu mevsim sadece güneşi değil, insanların yüreğini de ısıtsın. Zorlukların, geçim derdinin, kırgınlıkların biraz olsun hafiflediği; paylaşmanın, gülümsemenin çoğaldığı bir dönem olsun.
Kısacası; yaz sadece sıcak değil, umut da getirsin. Bir çocuğun bisiklet sevinci, bir gencin mezuniyet gururu, bir annenin gölgede içtiği kahvenin huzuru, bir babanın “biraz dinleneyim” deyişi…
Yaza merhaba diyorum. Güzelliklere, barışa, dostluğa ve hayallere merhaba. Herkesin umut ettiği, beklediği, dua ettiği ne varsa gerçek olması dileğiyle