Bu Kurban Bayramı, geçmiş yıllara kıyasla daha sessiz, daha durgun geçiyor. Sokaklarda eski neşe yok, evlerde kurban telaşı hissedilmiyor, kesilen hayvan sayısındaki düşüş herkesin dikkatini çekiyor. Neden mi? Çünkü yaşadığımız ekonomik kriz, artık sadece cepleri değil vicdanları da sıkıştırıyor.
2018 yılında 1.000 TL olan emeklilik bayram ikramiyesiyle bir küçükbaş hayvan alınabiliyordu. Bugün, 2025 yılında bu ikramiye 4.000 TL’ye yükseldi ama o para artık ne bir hayvana yetiyor ne de bir sofrayı bayramlık hale getiriyor. Beş-altı kilogram etin bedeline dönmüş bu ikramiye ile emekli vatandaş ne kurban kesebiliyor ne de gönül rahatlığıyla bayram kutlayabiliyor.
Oysa kurban; paylaşmanın, bir sofrada birleşmenin, zenginin malını fakirle bölüşmesinin ibadetidir. Kurban, sadece kesilen bir hayvan değil; bölünen bir lokmadır, paylaşılan bir nimettir. Ama bu yıl gördük ki kurban kesenlerin sayısı ciddi şekilde azalmış durumda. Bu tablo, ekonominin geldiği noktayı ve toplumda derinleşen eşitsizliği en sade haliyle önümüze koyuyor.
Bu yüzden bu yıl kurban kesenlerden özel bir ricam var: lütfen etleri bol bol dağıtın. Komşunuza, uzak akrabanıza, mahalledeki ihtiyaç sahibine… Her kapıya bir poşetle gidin. Bu bayramda yalnızca et değil, umut da dağıtın.
Unutmayalım ki bayramlar küslerin barıştığı, dargınlıkların sona erdiği zamanlardır. Bu bayramda kalpler yumuşasın, kırgınlıklar bitsin. Sadece bireysel değil, siyasal olarak da huzurlu bir bayram istiyoruz. Günlerdir tutuklu bulunan üniversite öğrencilerinin serbest bırakılması, toplumun ortak vicdanına su serpecek bir adım olur.
Çünkü gerçek bayram, özgürlükle, adaletle ve paylaşmayla kutlanır.