Gelecek, geçmişin ve mevcut durumun ardından gelen dönemdir. Gelecek; umudun, hayallerin, beklentilerin simgesidir. Bu simge, bugün hayatımızın en kıymetli varlıkları olan çocuklarımızın ellerinde hayat buluyor.

Aile yapımızdan eğitim sistemimize, sosyal medyadan, toplumsal çevreye kadar çeşitli etkenler geleceğimizin mimarlarını etkiliyor. Peki, biz çocuklarımızın nasıl yetişkinlere dönüşmesini istiyoruz, bunun için neler yapıyoruz, onları nasıl yetiştiriyoruz, çocuklarımızı yetiştirirken nelere dikkat etmemiz gerekiyor?

Çocuklarımıza en iyi koşulları sunarak, onları hayata en iyi şekilde hazırlamak için en iyi okullara gönderiyor, çocuklarımızın akademik alanlarda başarılı olmalarını istiyoruz. Yetmiyor, sanat ve spor alanlarında da gelişmeli diye düşünerek okuldan kalan zamanlarında çocuklarımızın çok yönlü ilerlemeleri için imkânlarımızı seferber ediyoruz. Günün sonunda da tüm imkânlarımızı sunduğumuz çocuklarımızın hepsinin, çok mutlu, çok iyi, çok başarılı olmasını bekliyoruz ama sonuç her zaman istediğimiz gibi olmuyor.

Tek yönlü destek, mutlu ve başarılı bireyleri yetiştirmiyor.

Maddi imkânlar çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabilir ancak duygusal, sosyal ve ahlaki gelişimi için çocuğun aileden aldığı sevgi, ilgi, rehberlik ve değerler hayati öneme sahiptir. Çocuk yetiştirme ile ilgili sorumluluklarından çeşitli sebeplerle kaçınıp, bu boşluğu sadece maddi imkânlarla doldurarak, çocuklarının toplumda beğenilen, başarılı bireyler olmasını bekleyen ebeveynler maalesef çocuklarına haksızlık yapmış oluyor.  

Ailenin çocuk üzerindeki olumlu etkisi yadsınamaz.

Sevgi dolu, destekleyici ve açık iletişim kurulabilen ev ortamı,  çocukların duygusal zekâsının gelişiminde kilit rol oynar.

Çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal açıdan sağlıklı bireyler olmalarını sağlamak için evde çocuklarına duygularını nasıl ifade edeceklerini, başkalarına saygı göstermeyi, empati kurmayı öğreten ebeveynler, çocuklarının bu becerilerini sosyal yaşamlarında kullanmalarına katkı sağlar.

Bilinçli aile tutumlarıyla yetiştirilen çocuklar okul ortamına geldiklerinde, akademik programların yanı sıra okullarda gerçekleştirilen sınıf içi etkinliklerle sağlıklı ilişkiler kurma, duygusal zekâyı geliştirme, kurallara uyma, görevlerini yerine getirme, olumsuz durumlarla başa çıkma becerilerini artırırlar. Sosyal ve duygusal becerileri gelişmiş bireyler; daha iyi odaklanabilen, daha az stres yaşayan ve daha üretken bir öğrenme süreci sergilerler.

Aşırılık gösteren ebeveyn tutumlarının çocukların gelişimine iyi gelmediği bir gerçektir.

Ebeveynler, çocuklarına en iyi imkânları sunmak ve onları korumak amacıyla harekete geçseler de aşırı koruyucu ve müdahaleci tutumları ile de farkında olmadan onları hayata hazırlamakta başarısız olabilirler.

 “Benim çocuğum CEO olacak, okuyup şirketin başına geçecek.” ,“Bir tane evladım var o sadece ders çalışsın, her şeyi onun yerine ben yaparım gerekirse odasını da toplarım, çantasını da taşırım.”, “Kimse çocuğumu üzemez, çocuğumu üzeni ben de üzerim.” diyen ve nicelerini düşünen anne babalar evlatlarının yaşamlarını istemeden zorlaştırmaktadırlar.

Vereceğimiz örneklerden yola çıkıp projeksiyonu kendimize tutalım.  Varsa hatalarımızı görelim, çözmek için adım atalım.

Çocuklar evlerinde yataklarının, çalışma masalarının ve odalarının düzeninde ne kadar aktif oluyor?

Atalarımız “Aslan yattığı yerden belli olur.” diye boşuna söylemez.

Bakın yatak toplamak kadar basit davranışları üstlenen çocuklar hayatta başarılı olma yolunda hangi önemli özellikleri kazanıyor?

Sorumluluk bilinci gelişiyor, düzen ve organizasyon becerileri ile de öz disiplin kazanıyorlar. İş birliği ve takım çalışmasını öğreniyor, böylece 21. yüzyıla hazır bireyler olarak yetişiyorlar.  Öz disiplini olmayan çocuklar ise ileride kendi işlerini düzenleme ve zaman yönetimi konusunda zorluk yaşıyorlar.  Bunun yanı sıra da toplumda saygın bir yer edinmek konusunda yeteri kadar başarılı olamıyorlar.

Öz disiplin, öz denetim, takım çalışması, sorumluluk alma… Bu özellikleri kazanamayan bireyin gelecekte nasıl başarılı bir iş sahibi, eş, anne ya da baba olmasını bekleyebilirsiniz?

Sınav başarısını çocuğunun ruh ve beden sağlığının önünde tutan ebeveynler var mıdır?

Yıpratıcı bir hırsla, çocuklarının başarılı olması uğruna çocuklarının gerçeğini göz ardı eden anne babalar, yarattıkları kaygı ve anksiyete ile çocuklarında öz güvensizlik, değer görmeme, ilgi ve motivasyon kaybı, uzun vadeli zihinsel sağlık sorunları yaratırlar. Bu duygularla baş edemeyen çocuklar kendilerine verilen değerin ve sevginin sınavda gösterecekleri başarıya bağlı olduğunu düşünerek travma yaşayabiliyor.

Ebeveynlerin en sık düştüğü iyi niyetli hatalar,  gereğinden fazla müdahale ederek çocuklarının öz güvenini zayıflatıp onların sorumluluk almasını engellemektir. Henüz çocuklar ailelerinin yanındayken ve eğitimcilerin rehberliğindeyken,  onların yeteneklerini doğru değerlendirerek onlara sorumluluk vermeli,  onları karşılaştıkları sorunları kendilerinin çözebileceğine inandırmalı ve evlatlarımıza güvenmeliyiz. Doğru rehberlik sağlayarak, çocukların doğru davranışlara yönelmelerini desteklemeli ve bağımsız bir birey olarak gelişimlerine katkıda bulunmalıyız.

O halde,

Mutlu ve başarılı bireylerden oluşan bir toplumda yaşamak için, aileler ve eğitimciler olarak yetiştirdiğimiz neslin yaratıcılık, eleştirel düşünme, iş birliği,  iletişim becerileri ve duygusal zekâyı geliştirecek çalışmaların içinde yer almalıyız.  

Bugünün çocuklarının geleceğin güçlü yetişkinleri olmaları için, toplumsal sorumluluğumuz ile bilinçli ve duyarlı tutumlarla hareket edip, onları sabırla, sevgiyle sarıp sarmalamalıyız. Çocuklarımızı hayatta kendi başlarına kaldıklarında öz güvenli, yılmadan üstlendiği işleri eksiksiz bir şekilde yapabilen, sorumluluk sahibi, ayakları üzerinde durabilen, kendini doğru ifade eden, karşılaştıkları sorunlarda akılcı yollarla problemlerini çözebilen bireylere dönüştürmeliyiz.

Böylece hızla değişen dünyada 21. yüzyıl becerileri ile kendini donatan bireyler bireysel başarıya ulaşmakla birlikte, mutlu, adil ve dengeli bir topluma ulaşmamızda da faydalı olacaklardır.