Hayatımızın en temel arayışlarından biri, “önemli olmak” hissi. Hepimiz bir şekilde iz bırakmak, değer görmek, sevilmek, sayılmak istiyoruz. Ama işin ilginci, önemli olmayı çoğu zaman önemli hissetmekle, hatta başkalarına önemli hissettirmekle karıştırıyoruz. Bu da bizi bir çıkmazın içine sürüklüyor.

 

Önemli olmak, çoğu zaman başkalarının gözünde yer edinmek demek. Oysa önemli hissetmek, bizzat kendi içimizde kurduğumuz bir tatmin duygusu. Bazen gerçekten “önemli” olmadığımız halde, küçük bir ilgi ya da sahte bir beğeniyle kendimizi vazgeçilmez sanıyoruz. Sosyal medyanın alkışları, iş hayatındaki unvanlar, maddi gücün verdiği sahte gurur… Bunların hepsi bir illüzyon değil mi?

 

İnsanlar neye önem veriyor peki?

Kimi zenginliğe, kimi güce, kimi şöhrete. Ama hayatın ironisi şu ki; zenginlik yoksulluğu, güç çaresizliği, şöhret yalnızlığı yanında taşıyor. Zengin olan paylaşmazsa, fakir olan umudunu kaybetmezse, güçlü olan hoşgörüsüz olursa, hepsi eksik kalıyor. Çünkü en nihayetinde, insanı insan yapan şey “vicdan” ve “sevgi.”

Bugün çoğumuz bazı kavramları birbirine karıştırıyoruz. Bencil olmakla özgüvenli olmayı… Despot olmakla güçlü görünmeyi… Hoşgörülü olmakla zayıf kalmayı… Sevgiyle bağımlılığı…

Ve bu karmaşada kayboluyoruz.

Kaybettiklerimiz neler?

Samimiyet, içtenlik, güven.

Kazandıklarımız neler?

Hız, konfor, tüketim.

Ama her kazanç, bir kaybın gölgesinde kalıyor.

Asıl soru şu: Gerçekten olmamız gereken yer neresi?

Belki de çok uzağa bakmamıza gerek yok. İnsan, en çok kendine döndüğünde aradığı cevabı bulur. Başkasının gözünde önemli olmak değil; kendi vicdanında, kendi kalbinde “iyi” olmak asıl mesele. Çünkü vicdanı olan insan, saygıyı da, sevgiyi de, hoşgörüyü de kendiliğinden yaratır.

Sonuçta, bu var olma sürecinde yönümüzü belirleyecek tek şey, “nasıl hatırlanmak istediğimiz.” Bir gün bu hayattan gittiğimizde, kimse unvanımızı, banka hesabımızı ya da güçlü yanlarımızı hatırlamayacak. Ama bir tebessümümüzü, bir iyiliğimizi, bir hoşgörümüzü hatırlayacak. Belki de gerçek “önem” tam da burada saklı.