Gazetecilik emek işidir. Ter dökmek, araştırmak, cesaret göstermek işidir.
Haber dediğin, masa başında kopyala-yapıştır yapmakla olmaz. O yüzden soruyorum:
Bir haberi ortaya çıkaran bizsek, onu kaynak göstermeden manşetine taşıyanların yaptığı nedir? Gazetecilik mi, korsanlık mı?
Peki gazeteciliğin en keyifli yanı nedir, bilir misiniz?
Yaptığınız haberin, gündem oluşturmasıdır.
İşte Özgün Kocaeli Gazetesi olarak biz de, MHP Çayırova İlçe Başkanı Gökhan Özdemir’i adeta koltuğundan eden skandalı ortaya çıkardık.
Özel hayatına dair çarpıcı gelişmeleri, tehdit iddialarını, partideki sarsıntıyı ilk kez Özgün Kocaeli'den okudunuz.
Bu konuda daha önce kimsenin yazmaya cesaret edemediği gerçeği kamuoyuna biz sunduk.
***
Sonra ne mi oldu? Haberimiz Kocaeli sınırlarını aştı, ulusal basına taşındı. Türkiye’nin gündemine oturdu. Ama aynı haberi alan yerel rakiplerimiz, sanki biz hiç yokmuşuz gibi davrandı. Kaynak göstermeden, emeği hiçe sayarak haberi manşetlerine taşıdılar.
Sorarım size: Bu mudur meslek ahlakı? Bu mudur gazetecilik?
Bakın, ulusal gazeteler bile haberimizi alırken kaynağı Özgün Kocaeli olarak belirtti.
Onlar dahi hakkımızı teslim etti. Ama yan masada oturan, aynı şehrin havasını soluyan sözde gazeteciler, üç kuruşluk rekabet uğruna görmezden geldi. Kusura bakmayın ama bu iş böyle yapılmaz.
***
Gazetecilik dediğiniz, başkasının emeğini gasp etmek değildir.
Biz ortaya çıkaracağız, onlar üstüne çökecek, sonra da “biz yazdık” diyecekler öyle mi? Oysa gerçek gazetecilik fark yaratır, kopyalamaz.
Bugün gördük ki Özgün Kocaeli sadece haber yapmadı; gündem yaptı.
Türkiye’nin konuştuğu bir olayı, cesaretle, korkusuzca kamuoyuna sundu. Farkımız işte burada.
Onlar geriden gelir, biz öncü oluruz.
Onlar gizler, biz ortaya çıkarırız.
Onlar susar, biz konuşuruz.
***
Bütün okurlarımıza sözümüzdür: Biz gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Kaynak göstermeden, emeği yok sayarak, korsanlıkla iş yürütenlere inat, gerçeğin peşinden gideceğiz.
Çünkü bu meslek, haberi çalıp köşeye sıkıştırmakla değil, toplumun vicdanı olmakla yapılır.
Açıkçası keyifliyim. Özgün Kocaeli Gazetesi bir kez daha farkını ortaya koydu. Ve biz biliyoruz: Ne kadar gizlemeye çalışsalar da, gerçeği yazanın kim olduğunu bu şehir de, bu ülke de çok iyi biliyor.
***
Darağaçlarının Gölgesinde…
12 Eylül sabahı tank paletleriyle ezilen sadece yollar değildi; bu ülkenin umutlarıydı. O sabah, cunta kendini “devletin kurtarıcısı” diye ilan ederken, aslında milyonların iradesini gasp ediyordu.
“Bir sağdan, bir soldan astık” diyerek övünenler… İnsan hayatını terazide tartar gibi ölçen, gencecik çocukların canlarını rakamlarla ifade eden o zihniyet, bu ülkenin utancıdır. Darağaçlarına gönderilen gençler, işkencehanelerde çürütülen bedenler, sürgün edilen hayatlar… Bunların hiçbirini unutmuyoruz.
12 Eylül, işkencenin sistem haline getirildiği, zindanların cehenneme çevrildiği, yasakların zincir gibi toplumun boynuna vurulduğu gündür. Gazeteler kapatıldı, sendikalar dağıtıldı, siyasi partiler yok edildi. Binlerce insan gözaltında kayboldu, on binlerce insan sürgün yollarına düştü. Bu toprakların devrimcileri, sosyalistleri, demokratları, halk için mücadele edenleri darağaçlarında astılar.
Ama darağaçlarında sallandırdıkları her bir genç, aslında özgürlüğün simgesine dönüştü. Denizler, Mahirler, İbrahimler… İsimleri hâlâ halkın vicdanında, sokakların duvarlarında, işçilerin sloganlarında yaşıyor.
12 Eylül’ü yapanların utancı, bu halkın alnında değil; onların kendi kirli tarihlerinde yazılıdır. Onlar darbeciydi, onlar emperyalizmin uşağıydı, onlar sermayenin köpeğiydi. Halkın evlatlarını öldürüp patronların kasasını doldurdular.
O gün tanklarıyla, coplarıyla, darağaçlarıyla halka diz çöktüreceklerini sandılar. Ama yanıldılar! Çünkü fikirler darağaçlarında asılamaz, umut işkencehanelerde öldürülemez.
12 Eylül, bu ülkenin kara lekesidir. Ne kadar saklamaya çalışırlarsa çalışsınlar, tarih onları “katil” olarak yazdı. Ve biz, halkın sesi olan bizler, o günün hesabını unutmadan, her yıl tekrar tekrar haykıracağız:
Darbecileri affetmeyeceğiz, darağaçlarını unutmayacağız!