Aldığımız kararlar…

Yürüdüğümüz yollar…

Ve bizi biz yapan seçimler…

Hiç düşündünüz mü? Bir an durup geriye baksanız hayatınızda verdiğiniz hangi karar bugün olduğunuz kişiyi şekillendirdi? Peki ya o kararı değil de başka birini verseydiniz… Belki bambaşka bir şehirde, farklı bir işte ya da farklı insanlarla olacaktınız. Kim bilir, belki de o "başka" karar, paralel bir evrende bambaşka bir "siz"i yaratmış olabilirdi.

İşte bu düşünce, beni hep şu noktaya getiriyor: Seçimlerimiz kaderimizdir. Ama aynı zamanda o kaderi biz belirleriz. Her bir karar anı, görünmeyen bir ayrım noktası gibidir; bir tarafta aldığımız yol, diğer tarafta ise almadığımız o sayısız "olası" yol... Belki de her seçimimizle, kendimize ait sonsuz bir paralel evrenler zinciri yaratıyoruzdur.

Şimdi gençlerimiz, özellikle 8. ve 12. sınıf öğrencileri, belki de hayatlarının ilk büyük yol ayrımına yaklaşıyorlar. Sınavlar kapıda. LGS, YKS… Hangi okula gidecekleri, hangi mesleği seçecekleri, hatta hangi şehirde yaşayacakları belki de birkaç saatlik sınav performansına bağlı gibi görünüyor. Kulağa ağır geliyor, farkındayım.

Ama şu da bir gerçek:

Bu bir son değil. Bu sadece bir başlangıç.

Evet, bu sınavlar önemli. Ama bu sınavlar sadece bir araç. Ne başarıyı tek başına belirliyor ne de mutluluğu garanti ediyor.

Yine de…

Şu anda yapılacak en iyi şey, bu süreçte çocuklarımızı yalnız bırakmamak. Onların kararlarına saygı duymak; onları yönlendirmek değil, onların yanlarında yürümek. Çünkü genç bir zihin, en çok ihtiyaç duyduğu anda “yalnız mıyım?” diye sormamalı. Cevabı baştan belli olmalı:

“Hayır, yalnız değilsin. Ben senin yanındayım.”

Veliler olarak bize düşen, sadece “Doğru tercihi yap.” demek değil. “Senin için en doğrusunu birlikte konuşalım.” diyebilmek.

Bazen geri çekilip onların sesini duymak, bazen cesaretle önlerine geçip onları olumsuzluklardan korumak, bazen de bir adım geriden takip edip kendi yollarını bulmalarına izin vermek… Doğan Cüceloğlu, bu süreci anlatırken şuna dikkat çeker:  “ Çocuk, kendi gerçeğini aramak yerine, anne babasının doğru bildiğini yaşarsa zamanla kendine yabancılaşır.” Bu yabancılaşma, yalnızca bir meslek seçiminde değil; kendilik inşasında, hayat doyumunda ve psikolojik dayanıklılıkta da ciddi kırılmalar yaratabilir.

Hayat, sınavlarla dolu evet…Ama en kalıcı sınav; kendini tanımak, yönünü bulmak ve o yolda yürüyebilmek.

Gerçek başarı, doğru şıkkı bulmakla değil; doğru insan olabilmekte gizlidir; karakterde, duruşta ve iradede…

O yüzden gençlerimiz bu yola çıkarken biz yetişkinler olarak önce kendimize şu soruyu soralım:

“Ben bugün hangi kararlarımla buradayım?”

Ve sonra onların gözlerinin içine bakarak şunu söyleyelim:

“Senin de kendi yolun var. Ben o yolu merakla ve güvenle izliyorum.”