Bugün, Türkiye siyasetinin en mütevazı ve dürüst isimlerinden biri olan önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla mahkeme karşısına çıkıyor.
Bir ülkede siyasetçi eleştirilebilir, kararları sorgulanabilir, hatta partisiyle ilgili sert tartışmalar yapılabilir.
Ancak dürüstlüğü, ahlakı ve mücadelesi tartışma götürmeyen bir isim olan Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan bu muamele, adaletin ne denli araçsallaştırıldığını ve siyasetin çirkinleştiğini bir kez daha gözler önüne seriyor…

**

Kemal Kılıçdaroğlu, Türk siyasetinin her zaman eleştiriye açık isimlerinden biri oldu.
Siyaset sahnesinde izlediği politikalar, verdiği kararlar ve CHP’nin iç işleyişi her zaman tartışıldı.
Onlardan biri de benim.
Zaman zaman bu sütunlarda, Kılıçdaroğlu’na çok sert eleştirilerde bulunduğum olmuştur.
Özellikle genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde verdiği kararlar ile izlediği yolun yarattığı sıkıntıyı hala yaşıyoruz.
Ancak bu tartışmalar hiçbir zaman O’nun dürüstlüğünü ve ahlaki duruşunu gölgeleyemedi.
Eğer bugün Kılıçdaroğlu’nun adını kirletecek bir yolsuzluk, ahlaksızlık ya da halkı kandırmaya yönelik bir girişim olsaydı, adı çoktan tarihin tozlu raflarında yerini alırdı. İsmi silinmiş olurdu.
Ama alamadı. Silinemedi… Çünkü Kılıçdaroğlu, siyasetin çamuruna bulaşmamış, temiz kalan nadir figürlerden biridir…

*

Demokrasi, eleştirinin temel taşlarından biridir. Bir siyasetçi, özellikle de bir ülkeyi yöneten en üst makam, eleştiriden muaf tutulamaz.
Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan davaların bir alışkanlık haline geldiği bu dönemde, eleştiriyi susturmanın ve yargıyı bu amaçla kullanmanın yanlışlığı açıkça görülmektedir.
Kılıçdaroğlu gibi bir isim, eleştiri yaptığı için mahkemeye çıkarılıyorsa, burada yalnızca onun değil, ifade özgürlüğünün ve demokrasinin yargılandığı çok açıktır.
Kılıçdaroğlu’nun eleştirileri, bir halk temsilcisi olarak dile getirdiği hak arayışlarıdır.
Siyasiler, bu eleştiriler karşısında çözüm üretmek yerine, yargıyı bir susturma aracı olarak kullanmayı tercih ediyor.
Oysa bir siyasetçinin, özellikle de muhalefet liderinin, görevlerinden biri iktidarın yanlışlarını dile getirmek değil midir?
Bugün Kılıçdaroğlu’nun mahkemede olması, bu sorunun cevabını da açıkça vermektedir.

*

Türkiye siyasetinde dürüstlüğüyle tanınan bir lideri, eleştirileri nedeniyle yargılamak, topluma verilen en kötü mesajdır.
Halk, dürüst liderlere olan inancını yitirirse, siyasetin tamamen kirli bir alan olduğu algısı güçlenir.
Dürüstlük bile yargılanıyorsa, geriye sadece kirlilikten medet uman bir siyaset düzeni kalır.
Kemal Kılıçdaroğlu, her türlü eleştiriyi hak edebilir, siyaseti tartışılabilir. Ama dürüstlüğü, ahlakı ve halka adanmışlığı, mahkeme salonlarında tartışılamaz.
75 yaşında, dürüstlük timsali bir siyasetçiyi yargılayanlar…
Aslında adaleti ve demokrasiyi yargılıyor.