Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisi son yılların en uzun ve hararetli toplantılarından birini yaşadı.
İlk kez bir meclis toplantısının 4 saat sürdüğünü hatırlıyorum.
29 Ekim’de Gebze’de bir binanın yıkılıp, çevresindeki 20’den fazla binanın boşaltılması; ardından da Dilovası’ndaki patlama, meclisin sert geçeceğinin işaretleriydi.
Dile kolay, her iki olayda da 10 kişi hayatını kaybetmişti. Böylesine elim olayların, mecliste gündeme getirilmemesi düşünülemezdi.
Nitekim öyle de oldu.

***

CHP’lilerin, meclise hazırlı gelmesini herkes bekliyordu. Rutin gündem maddeleri görüşürken muhalefet, hiç sesini çıkarmadı. Maddeler hızlıca geçti.
Ne olduysa, İSU Genel Kurulu ve ardından verilen ara sonrasında oldu. Yani ikinci rauntta.
Kürsüye çıkan her CHP’li, bence biraz da tiyatral bir hava ile, yaşanan olaylardan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ni ve Başkan Tahir Büyükakın’ı sorumlu tuttu.
Hatta, “Tutuklanması gerekir” diyecek kadar ileriye giden meclis üyeleri de oldu.
Ortam haliyle gerildi…
Özellikle İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’in kürsüye çıkışı bu gerginliği daha da artırdı.
Hürriyet de beklendiği gibi çok sert ifadeler kullandı.

***

Buraya kadar her şey normal.
Ben, Hürriyet başta olmak üzere CHP’lilerin söylemlerinin büyük oranda haklı olduğunu düşünüyorum.
Ancak katılmadığım çok önemli noktalar da yok değil.
Bir kere, Fatma Kaplan Hürriyet, birçok noktada haklı iken haksız duruma düştü.
Çünkü kullandığı kelimeler çok yanlıştı.
‘Ulan, yürü git, sen kim oluyorsun, lanet olsun, canınız cehenneme’ gibi ifadeler, belki Hürriyet’in genel siyaset tarzına yakışmış olabilir ancak bir siyasetçinin söylememesi gereken sözler olduğuna inanıyorum.
Üslubuna dikkat etmesi gerekir.
Çünkü bu üslubun, Hürriyet’i bir anda haksız konuma düşürdüğü gün gibi ortada.

***

Bugüne kadar AK Partilileri hep peşin hüküm vermekle suçlayan Hürriyet’in, kendisi de çok peşin hükümlü davrandı.
Mesela, Gebze’deki bina yıkılmasının metro kaynaklı olduğunu söylemesi ve bunu mecliste de diretmesi, peşin hükümlü olduğunu dolayısıyla yanlış yaptığını gösteriyor.
Biz CHP’li belediye başkanlarının tutuklanmasını “Ortada sabit suç yokken, neden tutuklanıyorlar?” diye eleştirirken, kendisi de Tahir Büyükakın hakkında peşin hüküm vermiş olmuyor mu?
“Tutuklanmalısınız” demek de neyin nesi?
Ortada bir suç var mı? Kanıtlanmış bir şey var mı?
O halde bu peşin hüküm neden?
Ya, AK Partilileri hep kendisine karşı çirkin ifadelerle eleştiren Hürriyet’in mecliste kullandığı sözlere ne demeli?
Eleştirdiğiniz insanlar gibi yaparsanız, sizin de onlardan bir farkınız kalır mı? Kalmaz.
Bence bu, çok yanlış bir çıkış oldu.

***

Tahir Büyükakın meclisi çok doğru bir şekilde yönetti. Ne CHP’lilerle ağız dalaşına girdi, ne de AK Partili meclis üyelerinin fevri çıkışlarına imkan tanıdı.
Herkesi dinledi, bol bol not aldı.
En sonunda da tüm gelişmeleri toparlayıcı ve süreç hakkında bilgilendirici bir konuşma yaptı.
İnandırıp inandırmadığına da biz gazeteciler değil, kamuoyu karar verecektir.
Bu noktada bir eleştirim de meslektaşlarıma.
Kimi meslektaşlarım, Tahir Büyükakın’ı bu süreçte savunurken, ne yazık ki yanlış yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar.
Hürriyet’e tankları ile topları ile saldırıyorlar.
Aslında doğru yapmıyorlar.
Yukarıda da değindiğim gibi.
Biz yargı makamı değiliz. Kimseyi suçlu veya suçsuz ilan edemeyiz.
Etmemeliyiz de.
Bırakalım, kararı kamuoyu versin.

Kadına Vurulan Söz, Hepimize Değiyor
Makale: Kadına Vurulan Söz, Hepimize Değiyor
İçeriği Görüntüle